Sayfalar

Kur'an-ı Kerim'de ki Yeminler


Kuran ve Tevrat'ta geçen tanrıların az da olsa ortak olmayan nitelikleri de var.
Bunların başın­da da Kur'an'daki Tanrı'nın çok "andiçiyor oluşu"dur. inandırmak için çok çok antiçer. Tam Araplara özgü biçimde. (Yorumlarda da Arap geleneğine bağlanıyor.)



Ve pekçok şey üstüne içer andını: 
1- Kendi üstüne andiçer.
 - "Fe ve Rabbike!" yani "Senin Efendi'ne-Tanrı'na andiçerim ki..." der. (Meryem: 68; Hicr: 92.)
- "Doğuların ve Batılann efendi'sine-Tanrı'sına andiçerim ki..." anlamındaki sözleri kullanarak antiçer. (Miâric: 40.)
- "Tallahi!", yani "Tanrı üstüne andiçerim ki..." diyerek andiçer.(Nahl:56,63.) 

2- "Peygamber"inin, yani Muhammed'in üstüne andiçer.
- "Le amruke!" yani "(ey Muhammedi) Senin yaşamın üstüne andiçerim ki..." der. (Hicn 72.)

3- Kur'an üstüne andiçer
- "Vel-Kur'ani!", yani "Kur'an üstüne andiçerim ki..." der. (Sâd: 1; Kâf: 1.)
- "Vel-Kitâbi!" yani "Kitap üstüne andiçerim ki..." der. (Du-han:2.)

4- Göğe, gök cisimlerine, gök olaylarına antiçer.
- "Burçları olan göğe andiçerim ki..." (Bürûc: 1.)
- "Göğe ve yapanına (Tanrı'ya) antiçerim ki..." (Şems: 5.)
- "Göğe ve gece ortaya çıkana andiçerim ki... Gece ortaya çıkan nedir bilir misin? O, (cinlere, şeytanlara taş olarak atıldığında) delip geçen yıldızdır..." (Tânkf 1-3.)
- "Güneşe ve ışığına; onu izlerken aya; onu açığa vururken gün­düze, onu bürüyen geceye... andiçerim ki..." (Şems: 1-4.)
- "Geri dönüp yuvalarına gidenlere (yıldızlara); kararmaya yüz tutarken geceye; soluklandığında (aydınlanırken) sabaha andiçerim ki..." (Tekvîr: 15-18.)
- "Hayır, tanyeri ağarmasına, geceye ve bürüyüp basana (karan­lığa), dolunay durumundayken aya andiçerim ki..." (İnşikâk: 16-18.)
- "Hayır, yıldızların yerlerine andiçerim. Ve andolsun ki bilse­niz bu, büyük bir antiçmedir." (Vakıa: 75-76.)

Tanrı, "yıldızların yerlerine andiçme"nin ne denli "büyük bir ant" olduğunu belirtiyor bu ayetlerde! Hem de andiçerek belirtiyor!

"Sabaha (fecr), on geceye (haccın on gecesine), çifte, teke ve ge­lip geçerken geceye andiçerim. Bunlarda akıl sahibi için birer ant de­ğeri vardır." (Fecr: 1-5.)

Kur'an'daki "akl"ın, bugün bilinen türden bir "akıl" olmadığı, bu ayetlerden de çok güzel anlaşılır.  Aynı şeyler üstüne andiçmeler sürer gider.

5- "Yer", yani dünya üstüne antiçer.
- "Ve'1-ardi ve mâ dahâhâ!" yani: Yere ve onu yayıp dümdüz yapana antiçerim ki..." (Şems: 6.)
Bu ayete göre dünya, "yuvarlak" değil; serilen bir şey gibidir.  Dümdüz!

6- Ve daha başka şeylere, sayılamayacak kadar çok şeye andiçer.

- "Tur"a, yani "kutsal dağ"a. (Tür: 1; TÎn: 2.)
 Tanrı'nın üzerine andiçtiği dağ, Tevrat'taki "Sina Dağı"dır. Musa'nın, "on buyruğu" bu dağda aldığı bildirilir.

-"Kıyamete..." (el Kıyâme: 1.), "yele, yağmur yüklü buluta, gemiye, meleğe...." (Zâriyat: 1-4), "Düşman üzerine sürülen atlara..." (Âdiyat: 1-5.) "denize..." (Tûr: 6.), "Muhammed'in doğum yerine, do­ğum sahibine..." (Beled: 1-3.), ona, buna, "incire, zeytine..." (Tîn: 1.), kısacası her şeye andiçer.
- "Gördüğünüz ve görmediğiniz şeylere antiçerim ki..." der. (el Hakke: 38-39.)

Kur'an'daki Tanrı, bunca şey üstüne andiçerken, insanları belirli şeylere inandırmak ister, öfkelendiği kimselerin başlarına neler geti­rebileceğine; "kıyamete, kendisine inanmayan ve karşı gelenlerden nasıl öç alacağına; korkunç cehennem ateşinde nasıl yakarak cezalan­dıracağına...

Evet, bunlara inandırmaya çabalar.

- Turan Dursun 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.