Sayfalar

İlhan Arsel Yazıları 1

Bazi kimseler “Inanç” yönlüsü seriâtçi ile “Akilci düsün” yönlüsü aydin’in bir araya gelemeyecegini, uzlasamayacagini, ya da seriâtçi’nin aydin ve aydin’in da seriâtçi olamayacagini öne sürerek: “modern görünümlü de olsa kim ki gericidir, konusmayalim, tartismayalim ve sakin ola ki onlari yola getiririm diye ugrasmayalim” diyorlar.



Oysa ki aksine, seriâtçi ile tartismak gerek; onu yola getirmek için degil (çünkü yola gelmez) fakat yalanlarini, akil disiliklarini, uygarlikla bagdasmazliklarini ortaya vurmak için tartismak gerek; 1400 yillik yalanlarla baskalarini da kendisi gibi gerici yapmasini önlemek için tartismak gerek.

Ama tartisabilmek için, seriât’in içyüzünü bilmek gerek; akla ve mantiga ters yönlerini, çag disiliklarini ögrenmek gerek; ve biraz da medenî cesarete sahip olmak gerek.

Ne yazik ki aydin olarak bizler “seriât” konularinda tam bir bilgisizlige, ve “medenî cesaret” alaninda da sinirsiz bir ürkeklige saplanmisizdir. Bu bilgisizlik ve cesaretsizlik içerisinde seriâtçiyi basi bos birakmis, onunla tartisamaz, onun yalanlarina karsi çikamaz olmusuzdur.

Örnegin seriâtçi kalkipta bizlere: “Yasamlarimizi din kurallarina uydurmaliyiz, aksi taktirde Kur’ân’i inkâr etmis oluruz” dedigi zaman, kalkipta kendisine: “Hayir uymamiz gereken sey din kurallari degil, Kur’ân degil, her seyden önce akil kurallaridir; yönelmemiz gereken sey akilciliktir; çünkü seriât verileri çagdas yasamlara, çagdas özgürlüklere yer vermez” diyemiyoruz. Çünkü seriât’in akla, mantiga ve çagdasliga ters yönlerini bilmiyoruz ya da bilsek de bunu söyliyecek cesâreti gösteremiyoruz.

Yine bunun gibi seriâtçi bize: “Seriât’a inanan insanlar olarak …cehaleti, atâleti ve meskeneti terketmeliyiz” dedigi zaman, kalkipta: “Evet ama cehaleti, atâleti ve meskeneti yaratan sey seriât’in ta kendisidir” deyip seriâtçiyi susturamayoruz, çünkü seriât’in bu yönlerini bilmiyoruz, bilsek de söyleme cesaretini gösteremiyoruz.

Yine bunun gibi, seriâtçi bize: “Islâm seriât’i özgürlük dinidir, hosgörü dinidir; Islâm’da zorlama olmaz” dedigi zaman, bizler kalkipta: “Hayir yalan söylüyorsun! çünkü seriât özgürlükleri red eder, hosgörüyü red eder; seriât: siddet ve zorlama üzerine bina edilmis olup Islâm’dan gayri gerçek din tanimaz; Islâm’dan baska dinlere ragbet edenleri sapiklik ve ziyân içerisinde sayar; müsriklerin (puta tapanlarin öldürülmelerini emreder; “Kitap ehli” olanlarin (Yahudilerin ve Hiristiyanlarin) Islâmi kabul etmedikleri takdirde (etmemenin cezasi olarak) cizye (kafa parasi) vermelerini, ve eger bu iki seyden birini yapmadiklari takdirde yok edilmelerini emreder; -’Her kim dinini (yâni Islâm’i) degistirirse, onu hemen öldürünüz-’ der ” seklinde konusup bu emirlerin kaynagini seriâtçinin suratina vuramiyoruz. Çünkü bunlari bilmiyoruz, bilsek de söylemeye cesaret edemiyoruz.

Yine seriâtçi bizlere: “Islâm seriâti kadina önem ve deger verir, kadin haklarini ve özgürlüklerini gerçeklestirir” diye konustugunda, bizler: “Hayir yalan söylüyorsun, seriât kadini aklen ve dînen dûn saymistir, erkegi kadina üstün kilmistir, iki kadinin tanikligini bir erkegin tanikligina es tutmustur, miras paylasiminda kadina yarim pay ayirmistir, kadini asagilatmak için: -’namaz kilanin önünden esek, köpek, kadin geçerse namaz bozulur-’ demistir; kadina dayak atilmasini öngörmüstür; ya da -’Ugursuzluk kari’da ev’de ve at’da bulunur-’ seklinde ve daha buna benzer nice hükümler sevketmistir” diye söyliyemiyoruz, çünkü bunun böyle oldugunu bilmiyoruz, bilsek de agzimizi açmaya cesaret edemiyoruz.

Yine bunun gibi seriâtçi bizlere: “Seriât bâtil itikadlere, hurafelerfe yer vermez” dedigi zaman bizler bu iddiâ’nin yalan oldugunu ve çünkü seriât’in bastan asagi hurafe niteligindeki hükümlerle dolu oldugunu söyliyemiyoruz: örnegin “Esnemek seytandandir, sizden biriniz, esneyecegi zaman gücü yettigi kadar onu karsilasin. çünkü sizden biriniz esnerken… -Haa- deyince seytan (sevincinden) güler”, ya da: “Merkep seytan görmedikce anirmaz. Merkep anirinca siz Allahu Teâlâ’yi zikredin (Muhammed’e de) salavat getirin”, ya da “Fenâ rü’yâ seytandandir. Biriniz korkunç, yâni karisik rü’yâ gördügünde hemen sol tarafina tükürüp, üfursün ve o rü’yâ’nin serrinden Allah’a siginsin”seklindeki nice sayisiz hükümlerin Diyânet Isleri baskanligi tarafindan insanlarimiza belletildigini sergileyemiyoruz; çünkü bilmiyoruz, bilsek de cesaret edip konusamiyoruz.



Buna benzer örnekleri çogaltmak kolay. Anlatmak istedigim sudur ki, eger bizler, seriât’in ne gibi hükümler kapsadigini bilebilmis olsak, ve dayanisma yolu ile biraz medenî cesarete sahib bulunsak, seriâtçiyi kendi silahlariyle susturup, insanlarimizi akil rehberligine ve dolayisiyle sinirsiz gelisme olasiligina kavusturmus oluruz.

Aslinda bunu yapmak, bizler için bir görevdir. Ve kusku edilmemelidir ki, bu görevi yerine getirebildigimiz gün, seriât’in insanlarimizi gerilikler içide tutan tilsimi sona erecek, ve Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün dedigi gibi, sonsuza dek korunmus ve savunulmus olma güvencesine erisecektir.

-İlhan Arsel-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.