Sayfalar

Aydın'lara Ölüm

Ülkemiz bakimindan giderek ciddilesen bir sorun var ki o da seriatcilarin "reformcu" ve "Atatürkcü" olarak görünmeyi yeglemeleri ve bu yoldan halkimizi vahyin üstünlügü fikrine inandirip tüm yasantilarimizi seriat buyruklariyla yogurmaya calismalaridir.



Aslinda ne reformcu, ne Atatürkcü ve ne de laik zihniyete yöneliktirler. Cünkü reformcu ve Atatürkcü olabilmek icin her seyden önce insan aklinin kutsalligina, yaraticiligina ve rehberligine inanmis olmasi gerektir.

Siz hic reformcu bir kimsenin "ateis'ler ya da müsrikler öldürülmelidir" sekline bir sey söyleyebilecegini, ya da dini elestiren aydinlara karsi islenen cinayet'leri alkislayabilecegini düsünebilir misiniz? Ve yine siz hic bir Atatürkcü bir kimsenin, Atatürk düsmanlarini yüceltmesini kabul edebilir misiniz? İste güncel iki örnek:

1. Fethullah Gülen adindaki bir seriatci, gecenlerde gazetecileri verdigi bir beyaninda: "Allah'i ve Peygamberi kabul etmeyen insan, yani ateist ne ise, insan öldüren de onunla es degerdedir" diyerek Kur'an'da gecen "inanmayan" (inkârci) deyiminin "ateist" anlamina geldigini bildirdi. Daha baska deyimle ateist'lerin, "katil", "cani" ruhlu kimseler olarak ölüm cezasina layik olduklarini anlatmis oldu.

Söylemeye gerek yoktur bu tür bir anlayisa saplandigimiz takdirde, Aristo'dan baslayip, yüz yillar atlayarak Voltaire'lere kadar akilci uygarligin mimarlari olan daha nice benzerlerine varincaya kadar bütün düsünürleri ve bilim adamlarini kâfir saymak, isimlerini tarih sayfasindan kazimak (cünkü hepsi de ateist sayilabilecek görüslere yönelmislerdir) ve yeryüzünün 350 milyona yaklasik nüfusunu olusturan Budist'lerin kellelerinii dogramak (cünkü Budist'ler Tanri diye bir sey kabul etmezler); ayrica 900 milyonu askin dinsiz'i yok kilmak gerekir. Muhtemelen bu gerceklerin animsatilmasi nedeniyledir ki Fethullah efendi, sözlerinin saptirildigini, yanlis anlasildigini söyleyerek geri adim atar göründü (Bkz. 21 Nisan tarihli Hürriyet gazetesi).

2. Kendisini "İslam" konusunda "Türkiye'yi ve bütün dünya'yi yönlendiren kisi" olarak ilân eden ve ayrica da Atatürkcü olmakla övünen Yasar Nuri adindaki bir baska seriatci ise, Fethullah efendi'nin sözlerini düzeltiyor görünerek söyle dedi: "... Kur'ân insan öldürenlerin cezalarini ateistlerle degil müsriklerle bir tutmustur..." (Bkz. 18 Nisan 2004Hürriyet gazetesi).

Yani hani sanki müsrikleri öldürmek, ateist'leri öldürmekten daha erdemli, daha kutsal ve daha İslam'a yarasir bir eylem imis gibi konutu. [Kuskusuz ki dayanagi dayanagi müsriklerin öldürülmelerini emreden Kur'ân âyetleriydi (Bkz. 4/47, 115. 9/5, 114 ve d. 21/98. 21/22, 98. 28/62.]

Hemen belirtmeliyim ki "müsrik" deyimi "Tanri'ya es kosmak", "Allah yaninda baska bir Tanriya tapmak" (cok tanricilik) anlamina gelir ki; yorumculara göre Kur'ân'da gecen "kâfir" tanimi ile uyumludur.

Fikih kitaplarinda "mü'min olmayan" icin kullanilir. Aslinda müsrikler "Tanri" kavramini inkâr etmis degllerdi; o kadar ki put'larini bile Allah katinda "sefaatci " olarak kabul etmislerdi; kabul etmedikleri sey, Muhammed'in "Tanri anlayisi" ve "Peygamberlik" iddiasi idi. Bu itibarla müsrik'lerin, ateist'lere nisbetle daha olumsuz bir zihniyete yönelik olduklari söylenemez. Söz konusu olan sey, nihayet farkli bir inanc, farkli bir zihniyet'tir. Bu itibarla Yasar N. Efendinin: "Kur'ân insan öldürenlerin cezalarini ... müsriklerle bir tutmustur" seklindeki sözlerinin ne insafa yatkin ve ne de İslâm'a deger kazandiran bir yönü vardir.

Kendisini aydin sayan bir kimsenin farkli inancta olanlara ölüm yolunu yeglemesi akla yatkin düsmüyor. Ne var ki bu seriâtcimiz, bununla da yetinmeyip, bir de İslâm seriâti'ni elestiren aydin'larimizin öldürülmelerini uygun görmüs; örnegi, Turan Dursun gibi hem din bilgisi ve hem de karakter asaleti bakimindan emsalsiz bir aydinimizin , 1991 yilina seriâtcilar tarafindan katledilmesi konusunda "Olabilir canim, bugün bilezik icin de adam öldürülüyor" (Bkz. Cumhuriyet gazetesi, 22 Mayis 2004), derken de Turan Dursun'un dine küfreden bir kimse oldugunu söylemis ve bu cinâyeti, hakli bir gerekceye dayali imis gibi göstermeye calismis, ve gercekleri saptirmistir.

Gercekleri saptirmasinin baslica nedeni de Turan Dursun'a karsi kin beslemesidir, cünkü Turan Dursun, yillar önce onun karakterini elestirmis, din bilgisi bakimindan yanlislarini ortaya vurmus ve onu "Docent Molla" deyimiyle tanimlamisti. [Bu konuda T. Dursun'un "Tabu Can cekisiyor: Din Bu 3" adli kitabina bakiniz. (3. Baski, Kaynak yayinlari 1991), saya 119-121]

Ne ilginctir ki Yasar N. Öztürk Efendi, bu elestirilere karsi sesini cikaramamis ve ancak Tran Dursun'un öldürülmesinden sonradir ki suskunlugunu terk edip kahraman kesilmis ve örnegin 15 Kasim 1991 tarihli Hürriyet gazetesi'nde ona hakâret etmeyi ma'rifet bilmistir. Bu tür bir davranisin, bilimsel dürüstlük'le ve hele mert'likle ne kerte bagdasabileceginin takdirini okuyucularima birakirim. Hemen eklemeliyim ki onun bu yersiz saldirganligi nedeniyledir ki Hürriyet Gazetesi "Basin Meslek İlke'lerine Aykirilik" cezasina carptirilmis ve Basin Konseyi'nin kinama karari 2 Subat 1992 tarihli "Hürriyet" ve "Milliyet" gazetelerinde yayinlanmistir.

Bu vesileyle sunu eklemek isterim ki Fethullah Gülen ya da Yasar Nuri Öztürk gibi seriâtcilar, dini elestirmenin dine küfret demek oldugu kanisinii yerlestirmek hevesindedirler. Bunun toplumumuz bakimindan ne kadar yikici, ve insanlarimizi akilci düsünce geleneginden ne kadar uzak kilici bir sey oldugunu bilmezler.

Onlara belirtmek gerekir ki Türk toplumunu Bati uygarligi dogrultusunda gelistirmenin tek yolu dinsel elestiri gelenegini yerlestirmektir, cünkü Bati uygarligi, özellikle 18ci yüzyilda bu gelenek sayesinde özgülük asamasi yapabilmistir. İslâm dünyasi'nin geriliginin baslica nedeni, böyle bir gelenegin nimetlerinden habersiz kalip "dogmaci'lik" ve "skolastik'cilik" gibi hastaliklardan kurtulamamak ve akil cagi'na cikamamak olmustur (Bu konuda benim "Aydin ve Aydin!" adli kitabima bakiniz).



Yukaridaki iki örnegimiz gösteriyor ki aydin'lara ölüm sacan seriatcilarin "reformcu" ve "Atatürkcü" görünüme özlem duymalarinin özentiden ileri gecen bir yönü yoktur. Hele "Atatürkcülük" iddiasi'nda hic birinin sözünü ciddiye almak dogru olmaz, cünkü hicbir Atatürk'ün akilciligi vahiy'cilige üstün sayan düsüncelerindeki derinligi kavrayabilecek ketre gelmis degildir.

Carpici bir örnek olmak üzere Atatürk'ün "Tanri" kavrami konusundaki su sözlerini animsatalim:

"Masum ve cahil insanlari, yüzlerce Allah'a taptirmak veya Allah'lari muayyen (belli) gruplarda toplamak, ve nihayet bir Allah kabul ettirmek, siyasetin dogurdugu neticelerdir..."

Bu satirlari okuduktan sonra simdi geliniz bir de Atatürk'ün "İslâm Seriati ve Türkler" konusundaki su sözlerini okuyalim:

"... Türkler Araplarin dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din... Türk milletinin millî rabitalarini (baglarini) gevsetti millî hislerini, millî heyecanini uyusturdu. Bu pek tabi idi, cünkü Muhammed'in kurdugu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde samil, bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri "ümmet" kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmaga, hayatlarini Allah (sözcügünün) her yerde yükselmesine hasretmege mecburdurlar. Bununla beraber Allah'a, kendi lisaninda degil, Allah'in Arap kavmine gönderdigi Arapca kitapla ibadet ve münacatta (Tanri'ya yalvarida) bulunacakti. Arapca ögrenmedikce, Allah'a ne dedigini bilemeyecekti. Bu (durum) karsisinda Türk milleti bir cok asirlar ne yaptigini, ne yapacagini bilmeksizin, adeta bir (sözcügünün anlamini) bilmedigi halde Kur'ân'i ezberlemekten beyni sulanmis hafizlara döndüler..." (Bu satirlar Atatürk'ün kendi el yazisiyle kaleme alinmis olup "Türk Tarihinin Ana Hatlari" adli kitab'da yer almistir. Özgün belgesi "Anitkabir Kütüphanesinde, ve Fotokopisi" Türk Tarih Kurumu"nda ve ayrica "Genel Kurmay Baskanligina Bagli Askeri Tarih ve Stratejik Etüdler Baskanligi'nda" "Aydinlik" dergisinin arsivi'nde bulunmakta. Bu belgeler ve fotokopiler icin bkz. Dogu Perincek, Kemalist Devrim, 2. Din ve Allah (Kaynak Yayinlari 19953cü Baski. sh. 239. Ayrica Prof. Dr. Afet İnan "Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazilari" (Türk Tarih Kurumu Basimevi, Ankara 1938.sh. 366 ve d.)

Dikkat edilecegi gibi Atatürk, İslâm seriâti'nin Türk'ün bünyesine yatkin düsmedigini, Türk milletini gerilettigini bildirmekte. Bütün bunlar bir yana, fakat bir de Atatürk'ün, genel olarak "din"ler konusundaki görüsünü, ve daha dogrusu, bütün dinler yerine yeni bir dünya dini'ne özlem duyar oldugunu belirten bir konusmasi vardir ki söyledir:

"Baylar, bütün insanligin görgü, bilgi ve düsünüste yükselip olgunlasmasi , Hiristiyanliktan, Müslümanliktan, Budizm'den vazgecerek yalinlastirilmis bir dünya dininin kurulmasi ve insanlarin simdiye degin kavgalar, pislikler, kaba istek ve egilimler arasinda bir bataklikta yasadiklarini kabul ederek, bütün gövdeleri ve uslari agilayan kötülük etkenlerini ortadan kaldirmaya karar vermesi gibi kosullarin gerceklemesini gerektiren Birlesik Dünya Devleti kurma düsünün tatli oldugunu yadsiyacak degiliz..." (Bu konuda daha genis bilgi ve kaynaklar icin benim "Seriat Devleti'nden Laik Cumhuriyet'e" adli kitabima bakiniz...)

Söylemeye gerek yoktur ki, Atatürk'ün dini elestirir nitelikte bu sözleri, kendisini Atatürkcü olarak gösteren Y. N. Öztürk'ün benimseyebilecegi seylerden degildir; benimsemek söyle dursun: fakat o, bir de Atatürk düsmanlarina (örnegin Misirli Gazali, ya da Bosna lideri Ali İzzetbegovic gibi) hayranlik duydugunu acikca söyleyen bir kimsedir. Örnegin Misirli Gazali, Atatürk'ü Adolf Hitler'e benzetmis, "Kemalizm'in bir belâ olup son nefesini vermekte bulundugunu" söylemis; ayrica da, Türk toplumunu "fikren ilkel" olmakla ve "Arap zekasindan yararlanmamakla" suclamistir. Ve iste bu sözleri söyleyen Misirli Gazali'yi alkislamak üzere Y. Nuri Efendi söyle demistir: "Misirli Gazali'yi Ruh ve iman dünyamizin boyutlarini tutan önderleri gibi kucaklamak zorundayiz..."

Yine bunun gibi Bosna'li lider İzzetbegovic, Atatürk devrimlerini "Barbarlik ve ihanet" olarak nitelendirmis, "Türk toplumunun Kemalizm nedeniyle cahil ve geri kaldigini" iddia etmistir. Yalan niteligindeki bu cirkin iddialari savuran Ali İzzetbegovic'i, bizim Y. Nuri adindaki seriâtcimiz hayranlikla bagrina basarken söyle demistir: "Ali İzzetbegovic'i selamliyorum. Onu Kur'ân düsüncesinin yüksek boyutlu bir düsünce adami olarak da selamliyorum. İztzetbegovic'i imanda da gönüldasim, iztirabta yürekdasim, bilim ve düsünceden meslektasim olarak selamliyorum... onu saygi ile ve hayranlikla selamliyorum..." [Bu konudaki kaynaklar icin, benim, 18/11/2002 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yayinlanan "Deniz Baykal'a" baslikli yazima bakiniz.]

Söylememe gerek yoktur ki, bu tür örnekleri sergilemek, ve dinsel elestiri gelenegini yerlestirmek, seriâtci'lari etkili olmaktan cikartmanin ve ülkemizi Atatürkcü ve cagdas yanda tutmanin en basarili yoludur.

(25 Mayis 2004)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.