Sayfalar

Şura 10

Ve bir şeyde ihtilâfa düştünüz mü onun hükmü, Allah'a âittir, budur mâbûdunuz olan Rabbim Allah, ona dayandım ben ve her hususta ona dönerim ben.

Ayeti dikkatlice okursanız ayetin sonu insan sözüdür.  Yani ; Allah,  Allah’a yönelemez öyle değil mi?

Ahzab 53

Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i üzmekte, fakat o (size bunu söylemekten) utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamber'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah) tır.

Hz. Muhammed'in Şefaati 1

Resulullah (sav)'a bir hırsız getirilmişti. "Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "ey allah'ın resulü, bu adam sadece çaldı" denildi. Bunun üzerine "öyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine: "öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "ey allah'ın resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun üzerine "öyleyse kesin!" dedi ve derhal (sol ayağı) kesildi. Sonra üçüncü sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi. Hz. peygamber: "öldürün onu!" diye emretti. Kendisine: "ey allah'ın resulü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun üzerine: "(sol elini) kesin!" diye emretti. Sonra aynı adamı dördüncü kere getirdiler. "Öldürün onu!" buyurdu. kendisine: "ey allah'ın resulü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun üzerine "(sağ ayağını da) kesin!" diye emir buyurdu. Aynı adam beşinci sefer getiririldi. Hz. peygamber (sav): "öldürün onu" diye emretti. Hz. Cabir (ra) der ki: "adamı götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de taşla doldurduk."

(kaynak: ebu davud, hudud 20, (4410); nesai, sarik 15, (890,91))

asdfasdfasd

Öncelikle tüm oyuncularımıza selamlar. 
Lütfen bu konuyu okumanızı isterim. 
Önce Uzaydaki cisim,tozlar ve galaksilerden başlayalım. 
1.Erıs, 
2.Ceres, 
3.Dysnamıa, 
4.Sedna, 
5.Qaoar, 
6.Pluto(Gaga) 
7.Charon, 
8.Nix, 
9.Hydra, 
10.Merkür, 
11.Yeni Dünya, 
12.1.Süper Dünya, 
13.2.Süper Dünya, 
14.4,b, 
15.5.b, 
16.6.b, 
18.7.b, 
19.8.b, 
20.Venüs, 
21.Dünya, 
22.Ay, 
23.6R10DB9, 
24.Mars, 
25.Phobos, 
26.Deimos, 
27.Sırıus, 
28.Ceres, 
29.Neptün, 
30.Triton, 
31.Proteus, 
32.Nereıd, 
33.Larissa, 
34.Galatea, 
35.Bespıra, 
36.Thalassa, 
37.Halimede, 
38.Neso, 
39.Naid, 
40.Cancri E, 
41.Lutetia, 
42.Triton, 
43.Uranüs, 
44.Titania, 
45.Obero, 
46.Miranda, 
47.Sycorax, 
48.Puck, 
49.Portia, 
50.Caliban, 
51.Juliet, 
52.Belinda, 
53.Cressida, 
54.Rosalind, 
55.Desdomena, 
56.bianca, 
57.Ophelia, 
58.Cordelia, 
59.Stebos, 
60.Prespero, 
61.Perdita, 
62.Mab, 
63.Stephano, 
64.Cupid, 
65.Francisco, 
66.Ferdinand, 
67.Margaret, 
68.Trinculo, 
69.Jupıter, 
70.Ganymede, 
71.Callisto, 
72.Io, 
73.Europa, 
74.Amalthon, 
75.Himalia, 
76.Thebo, 
77.Elera, 
78.Pasiphaé, 
79.Carme, 
80.Metis, 
81.Sinope, 
82.Lysithea, 
83.Ananka, 
84.Leda, 
85.Adrestea, 
86.Satürn, 
87.Titan, 
88.Rhea, 
89.Iapetus, 
90.Dione, 
91.Tethys, 
92.Enceladus, 
93.Mimas, 
94.Hyperion, 
95.Phoebe, 
96.Janus, 
97.Epimetheus, 
98.Prometheus, 
99.pandora, 
100.Siarnq, 
101.Helene, 
102.Albiorix, 
103.Atlas, 
104.Pan, 
105.Talesto, 
106.Paoliaq, 
107.calypso, 
108.Ymir, 
109.Kiviuq, 
110.Tarvos, 
111.Ljiraq, 
112.Erriapo, 
113.Glıese 229 B, 
114.Tres-4, 
115.Wolf 359, 
116.Luyten yıldızı, 
117.Alpha Centaurı B, 
118.Alpha Centaurı A, 
119.Güneş, 
120.Vega, 
121.Regulus, 
122.Spıca, 
123.Pollux, 
124.Arcturus, 
125.Aldebaran, 
126.Altınak, 
127.Rıgel, 
128.Tıamat, 
129.Kıngu, 
130.Tıamat 2, 
131.Tıamat 3, 
132.Tıamat 4, 
133.Tıamat 5, 
134.Tıamat 6, 
135.Tıamat 7, 
136.Tıamat 8, 
137.Tıamat 9, 
138.Tıamat 10, 
139.Tıamat 11, 
140.Maldek, 
141.Nıbıru(Marduk) 
142.Nıbıru(Marduk) 1, 
143.Nıbıru 2, 
144.Nıbıru 3, 
145.Nıbıru 4, 
146.Nıbıru 5, 
147.Nıbıru 6, 
148.Nıbıru 7, 
149.(136472) 2005 FY9, 
150.Haumea 
151.90482 Orcus, 
152.2000 Veruna, 
153.2879 Ixion, 
154.Pallus, 
155.4 Vesta, 
156.Tyche. 
157.Gliese'ler. 
158.2003 EL61, 
159.Orcus, 
160.Varuna. 
161.Makemake, 
162.Weywot. 
163.Luna, 
164.Butler, 
165.3.Süper Dünya, 
166.4.Süper Dünya, 
167.5.Süper Dünya, 
168.51 Pegasi B, 
169.Planemos, 
170.USPPs, 
171.Coku Tau, 
172.Fosil, 
173.HD 189733 b, 
174.Gliese 58 c, 
175.HD 209458 b 
176.Upsilon Andromeda b, 
177.Kepler-10 b, 
178.Wasp-12b, 
179.yenen, 
180.Xanthıa, 
181.Umbrıel, 
182.Arıel, 
183.Ice Planet, 
184.Cold Planet, 
185.Nemesis(Ölüm Yıldızı), 
186.Orphan, 
187.Belerafon, 
189.Gliese 581 b, 
190.Giese 581 d, 
191.Algo, 
192.Şeytani yıldız, 
193.İkiz yıldızlar, 
194.7 Kız kardeşler, 
195.Metıngors, 
196.Canavar yıldız, 
197.Oriom bulutu, 
198.Oooort bulutu, 
199.Minyatör, 
200.Beyaz cüce, 
201.WCephei, 
202.Halley, 
203.Foton kuşağı, 
204.Asteroid kuşağı, 
205.Kara delik, 
206.Nebulae, 
207.Süper Nova, 
208.Hyper Nova, 
209.Sirius A, 
210.Sirius B, 
211.Luna, 
212.Yıldız kümesi, 
213.11'li yıldız kümesi. 
214.Kızgın atom yıldızı gezegeni. 
215.Patlama gezegeni, 
216.Kızgın Galaksi, 
217.Samanyolu galaksisi, 
218.Ölüm galaksisi, 
219.At başı, 
220.Herkül, 
221.Ufo(Ufo gök cismidir fakat uzay gemisi değildir) 
222.Gliese 547 B, 
223.Polinicus, 
224.Ehlara, 
225.Virgo, 
226.Kuiper, 
227.Apollo 14, 
228.HR8799, 
229.HD 189733, 
230.Naos, 
231.Iron planet, 
232.NGC 6440 X-2, 
233.Vegan, 
234.Avyon, 
235.Sirius A, 
236.Lulin. 
Şimdi önemli an yani gerçek olaylar: 
Tiamat nasıl yok edildi: 
Reptoid/dinoid ırkının Tiamat üzerinde büyük kolonileri vardı. İnsanlar ve sürüngenler Tiamat üzerinde barış içinde yaşıyorlardı. Sürüngen ırk, insan ırkı ile birlikte yaşamak istemedi ve insanları yok etme isteği Galaktik Federasyon tarafından beğenilmedi. Bu yüzden Nibiru Tiamat'taki yaşamı yok etmek üzere görevlendirildi. Tiamat iki parçaya bölünerek yaşam yok edildikten sonra sürüngenler Maldek isminde küçük bir savaş gezegenine geçtiler. Bu gezegeni ileri teknoloji silahlarla donatmışlardı. Tiamat'ın eski yörüngesine yakın bir yerde Nibiru ile Maldek birbiri ile çatışmaya başladı. Nibiru'nun Maldek'e saldırısı sırasında reptoid/dinoid ırkı kendilerini savunmak için çok yoğun nükleer silah kullandılar. Maldek yok oldu ama Nibiru'nun yüzeyi de hasar gördü. Nibiru'nun koruyucu kalkanları iş görmez hale geldi. Yenilen reptoid/dinoid ırktan kalanlar kaçarlarken Venüs ve Mars gezegenindeki adına Hybornea denen başka insan kolonilerinin bulunduğu büyük yerleşim bölgelerini de yok ettiler. Reptoid/dinoid ırk bu yıkımdan sonra Güneş Sistemimizi ellerinde kalan gemileriyle terk etti. Maldek gezegeninden arta kalan parçalar, Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroit kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroit kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu biliyoruz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular. "944 Hidalgo" gibi çok eski olanlar artık gaz ve buz materyallerini bitirip kuyruksuz kometler halinde Güneş Sistemimizdeki periyotlarına devam etmekteler. Her 76.8 yılda bir dünyamızdan gözlenen Halley kuyruklu yıldızı da Sitchin'e göre Tiamat'ın bir parçasıdır. 

Ay'ın kökenine gelince: Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu (Ay'ın fiziksel ve elemental yapısı Dünya ile uyuşmamaktadır, yani Ay'ın kökeni Dünya'nın kendisi değildir). Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroit kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti. 

Karbon, silikon, metal, gaz ve buz parçalarından oluşan asteroit kuşağındaki parçalar bugün bir araya gelseler bir gezegeni oluşturacak çoklukta değiller. Ayrıca Jüpiter'in varlığı da bunların bir araya gelip bir gezegen oluşturmasını çekim kuvvetleri sebebiyle engelliyor. Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir. Bugün asteroit kuşağını oluşturan irili ufaklı parçaların birbirlerine yakın öbekler oluşturmayıp, birbirlerinden çok uzaklarda bulunduklarını ve bunlardan onbinlercesinin her ay yaklaşık 5000 tane olmak üzere astronomlarca kataloglandığını biliyoruz. 100 km. çapından büyük olan 220 tanesi dışında 1000 kilometrelik çapıyla en büyükleri 1801 yılında Sicilya'daki Palermo gözlemevinde Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilen Ceres'tir. asteroit kuşağını oluşturan bütün parçalar bir araya toplandığında Ay'ın 35'te 1'i kadar bir hacim tutacağı hesaplanmıştır ki bu miktar Ceres'in yaklaşık 3'te 1'idir. Sanılanın aksine çok fazla bir malzemeden oluşmayan bu kuşak, ayrıca uzayın derinliklerine gönderilen uzay araçları (probe) için, kuşağı oluşturan kalıntı parçacıkların birbirlerinin arasındaki mesafeler uzak olduklarından pek bir tehlike arz etmemektedir. 
Gizemli halk: 
Mayalar...... 
Sümerler..... 
Babilyonlar..... 
Kızıl derililer..... 
Türkler...... 
İngilizler...... 
Araplar...... 
En ilginç hayvanlar: 
Dinazorlar...... 
Tiamat'ı ve Maldek'i yok eden gezegen hangisidir: 
Nibiru. 
Bir zamanlar Satürn'ün uydusu olan Plüton(Gaga) neden Satürnden uzaklaştı: 
Nibiru'nun geçişinden. 
2012'de Dünya'nın sonumu gelicek? 
Hayır. 
İlk insan kimdir? 
Hz.Adem. 
Herşeyi yaratan kimdir: 
Allah. 
Allah çok değerlidir fakat ona diz çökmeyen terbiyesiz kimdir: 
Şeytan. 
Hıristiyanlar Allah'a ne derler: 
Tanrı. 
Nibiru diye bir gezegen varmı: 
Var. 
Ama Dünya'ya çarpmayacak. 
Peki bu 2012 saçmalığını hangi insanlar başlatmıştır: 
Mısırlılar ve Mayalar. 
Mısır'ın tarihi eseri nedir: 
Piramitler. 
Mayaların tarihi eserleri: 
Takvimlri. 
Türkiye'nin en büyük kurucu lideri kimdir: 
Mustafa Kemal ATATÜRK. 
Dünya'nın en büyük tehlikesi nedir? 
Deprem. 
Türkiye'nin depremi tehlikeli olanı hangi tarihte başlamıştır: 
1999. 
Elektiriği bulan kimdir? 
Tomas EDİSON, 
En günahkar devlet hangisidir: 
İsrail. 
En sapık lider hangi ülkededir: 
Amerika. 
En sapık devler: 
Amerika. 
En sıcak ülkeler: 
Irak ve Afrika. 
Su olmasa ne olurdu: 
Kuraklık. 
Dünya'ya çarpan ilk Gezegen hangi gezegendir: 
Ay. 
Sonra: 
Nibiru. 
Fakat Nibiru Tiamat'a çarptığında Tiamat ikiye bölündü ve asteroid kuşapındaki Asteroidler oldu. 
Diğer parçası ise Dünya oldu. 
Dünya Ay gibi yarı beyaz iken tam beyaz ve ölüye dönüşürken Nibiru Dünya'yı ölü gezzegen olmasından engelledi ona çarptı. 
Dünya alevlendi fakat Nibiru'nun çarpması ile Dünyanın bir paçası koptu sonra ona çarpan meteorlar çarparak Ay oldu. 
Fakat Dünya ters yönde dönüyordu. 
Fakat bir sürü olan kuyruklu yıldızlar Dünya'ya çarparak Dünya yeşile döndü. 
Daha sonra Dünya'nın ters dönerken doğru yönde dönmeye başladı. 
Kuyruklu yıldızlardan biri yani Tiamat'ın parçası Dünya'ya çarparak Dünya'ya su doldurdu. 
Ve Dünya'nın güzel oluşumu böyle oldu. 
Anu anlatıyor: 
Giriş 
Dünyanın sevgili insanları; size selamlar. Ben sizin ebeveyn ırkınız "Pleaidian"ların bir üyesi olan Anu'yum; daha belirgin ifade etmek gerekirse, Pleaidian savaş yıldızı Nibiru'dan olduğumu söyleyebilirim. Bu evrende yalnız olmadığınızı ve gerçekten de sizi seven ve koruyan bir ırk olduğunu anlamanız için size evreninizin ve gezegeninizin tarihini anlatacağım. 
Size bu tarihi genel hatlarıyla, fazla detaya girmeden aktaracağım. Bunları, Jelaila Starr'ın rehberlik ettiğim araştırması ("12. Gezegenin Dönüşü" kitabı) sonucunda elde ettiğimiz bilgileri toplayarak oluşturdum. Ebeveyn ırkınız olan bizlerin size bıraktığımız İncil adlı kutsal kitabınızda, bütün söyleyeceklerimi kanıtlayan ve sizlere aktaracağım tarihi onaylayan bilgiler bulunmaktadır. Anlatacaklarımın bir noktasında, Jelaila'nın size bazı kitap ve yazar isimleri vermesini sağlayacağım; ama her şeyi başka kaynaklardan kendinizin de araştırmanızı öneririm. Bu ancak kendi kendinize kanıtlayabileceğiniz bir konudur. 
Öncelikle biraz kendimden ve insanlarımdan, yani atalarınızdan söz ederek başlamak istiyorum. 
Sümer, Mısır ve Babil kültürlerinize ait tarih metinlerinizde benden sıkça söz edilmektedir. Lyran soyundan gelen safkan bir Pleaidian'ım; diğer bir deyişle, Avyon Kraliyet Soyu'ndan geliyorum. Kraliyet kelimesiyle, İnsan prototipinin DNA sarmalına örnek oluşturması için yaratılmış olan Sananda'nın bir görünümü olan atamız Amelius'tan söz ediyoruz. Irk olarak, sizlere göre çok uzun boyluyuz; boylarımız sizin ölçülerinizle ortalama 3 metre civarındadır. Altın ya da platin sarısı saçlarımız, mavi gözlerimiz, beyaz tenlerimiz vardır. Ben 2.97 metre boyunda, platin sarısı saçlı ve mavi gözlüyüm. Lyra insanları orijinlerinde platin sarısı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenlidir. Bedenlerimizin ve saçlarımızın etrafındaki altın renkli ışık huzmesi, aslan insanlarla ya da bazılarının onlara verdiği isimle, Feline' ler ile birleşmemiz sırasında ortaya çıkmıştır. Atalarım, Lyran takım yıldızında bulunan Vega yıldız sistemindeki Avyon adlı gezegenden gelmişti. Kurucuların ve Evrensel Ruhsal Hiyerarşi tarafından öngörüldüğü üzere Felineler tarafından tohumlanan ve geliştirilen insan ırkının kökeni Avyon'a dayanır. Aynı zamanda evrenimizin dokuz kurucusundan biri olan Sananda'nın da kendisini Amelius olarak gösterdiği yerdir. Amelius, Avyon gezegenindeki ilk insan bedenindeki ilk ruhtu. Onun soyu, Amelius soyu olarak bilinir; yani Avyon Kraliyet Soyu. 
Sizin zamanınıza göre milyonlarca yıl önce, Avyon Kraliyet Soyu, Pleaides'e göç etti ve oraya yerleşti. Samanyolu Galaksisi'ndeki diğer yıldız sistemleriyle kıyaslandığında, gezegenler ve yıldızlar arasında, Pleaides en yenilerdendir. Ailenin babası Devin tarafından yönetilen atalarımız, Pleaides'i dokuz Kurucu'nun yeni evi olarak teslim almışlardı; çünkü orijinal gezegenleri Lyran Avyon yaşanmaz hale gelmişti. 
Bizler bağımsız insanlarız. Ama her zaman öyle değildi. Nibiru'nun yaratılmasından önce, kendilerini sadece dişil özelliklerle ifade eden bir ırktık. Nibiru'da yaşamaya başladığımızdan beri, bize bağımsızlık eğilimini getiren eril özelliği deneyimliyoruz. Irk olarak, ikisinin arasında bir denge kurmak için çalışıyoruz; buna entegrasyon aşaması diyebilirsiniz. 
Şimdi biraz da Nibiru'nun kendisinden söz etmek istiyorum. Nibiru kızıl renkli, yüzeysel açıdan zengin, güzel bir gezegendir; yeni bir güneş olarak gelişimini başlatan ama uzun, çok uzun zaman önce yaşanan küresel bir felaket yüzünden bu gelişimi duran Jüpiter'e çok benzer. Güç alanımızdaki altın rengi, ona morumsu bir hale kazandırır. Bizler sizin gibi gezegenin yüzeyinde değil, içinde yaşıyoruz. Gezegenimizin dış yüzeyi, sizinkinde bulunmayan bir tür metalden oluşmuş bir tabakayla kaplı. Gezegen/gemimizin etrafını saran koruyu güç alanları, gezegeninizde yaşamış eski kültürlerin - bunlardan biri de Mısır idi - insanlarının sözünü ettiği parlaklığı yaratır. Gezegenimizin etrafındaki halkalar, uzayda yolculuk yapmamızı sağlayan itici gücü oluşturur ve Nibiru'nun etrafındaki parlaklığı güçlendiren de budur. Nibiru, Galaktik Federasyon tarafından barışı korumakla görevli bir savaş yıldızı/gezegen olarak tasarlanmıştı. Amacı, galaksimizdeki farklı ırklar arasındaki uyumu sağlamaktır. Pleaides, galaksimizdeki tüm insan ırkının asıl vatanıdır ve uzun bir süre önce Vega sistemiyle yer değiştirmiştir. 

Nibiru, Dünya'dan dört kat daha büyüktür. Kuşaklar boyunca uyum içinde yaşayabilecek birçok ırk ve türü alacak kadar yere sahiptir. Güzel gölleri, denizleri, okyanusları, dağlan ve vadileri vardır; tıpkı Dünya gibi. Aklmıza gelebilecek her tür ağaç ve bitki yetişir. Nibiru, asıl vatanımız olan Avyon'un bir kopyası olarak tasarlanmıştı. 
Avyon'un iki güneşi vardı ve bu da gezegeni tropik bir cennete çeviriyordu. Gezegen/gemimizin içindeki ışık yapay olmasına karşın, Nibiru hâlâ yeşil bir cennettir. Gezegenin bizim yaşadığımız iç tarafında yapay gündüz ve gece oluşturulmuştur. Dünya'da gördüğünüz bitkilerin çoğunun tohumları, Nibiru'daki zengin laboratuarlarımızda geliştirilmiştir. Tıpkı sizin gezegeninizde olduğumuz gibi, bizim de şehirlerimiz ve kasabalarımız vardır. 
Barışı koruyan bir savaş yıldızı olduğumuzdan, savunma ve keşif gemileri için devasa boyutlarda bakım ve depo birimlerimiz vardır. Uzay Yolu adlı dizinizdeki Enterprise adlı gemi, amacı göz önüne alındığında Nibiru'ya çok benzer. 
Ruhsal açıdan yaklaşırsak, Nibiru'nun dişil eğilimli Pleaidianlar'ın negatifliği deneyimlemesi için büyük bir fırsat sunduğunu söyleyebiliriz. Kolonileri korumak zorunda olmak, bizi negatiflikle karşı karşıya getirdi ve dolayısıyla da korkuyu deneyimleyerek kökenlerini anlamamızı sağladı. Irk olarak, fazla negatiflikle karşılaşmadığımız için durgun bir hale gelmiştik. Negatiftik, ruhsal büyüme açısından büyük önem taşır. Gezegenimizde hiç negatiftik olmadığı için, gelişme de olmuyordu. Bu sorunun çözümü, Nibiru'nun yaratılmasıydı. 
Nibiru, evrendeki en üstün teknolojiyle donatılmıştır. Ben henüz çocukken, gezegenin operasyona başlatıldığı o büyük günü anlatmışlardı. Fazlasıyla eğlence, ziyafet ve kutlama vardı. Nibiru, bir savaş yıldızı olmaktan öte önem taşır. Bizim için, ruhsal gelişimimiz için kendimizi fiziksel ortamda ifade edebilmek için bir araçtı. Aynı zamanda yeni evimizdi. Nibiru'nun açılışı, görülmesi gereken bir zamandı. 
Atam Niestda, Nibiru'nun ilk hakimi ve kumandanıydı. On yedi kuşak sonra, Galaktik Federasyon üvey ağabeyim Alalu'nun görevini bırakmasını isteyince, Nibiru'nun yönetimi bana verildi. Babamın ölümünden sonra yönetimi devralmış ve soylu bir şekilde görevini sürdürmüştü. İyi bir kumandandı ama o zamanlar artık insanların ve pozisyonunun ihtiyaçlarını karşılayamıyordu. 
Alalu, Sürüngenlere karşı verilen bir savaşta karısını ve kızını kaybetmişti. Uzaklaşması gerektiğini hissediyordu. Altın araması için Dünya'ya gönderildi. Bu tür yolculuklardan hoşlanırdı ve karısıyla kızının acısını hafifletmesi açısından yardımcı oldu. Büyük bir savaşta onunla aramda iktidar mücadelesi olduğu konusunda yazılar olduğunu biliyorum ama bu doğru değil. Bunu yapan kişi, torunum Marduk idi. Marduk hakim/kumandan olduktan sonra, tüm yazılı belgeleri değiştirdi. 
Sizin zamanınızla M.Ö.2200 yılında Marduk güç kullanarak elimden alana kadar, Nibiru'nun hakimiydim. 480,000 yıl önce gezegeninize ilk kez gelmemden uzun zaman önce yönetmeye başlamıştım. Şimdi kardeşim ve eşim Antu, kızım Ninhursag, oğullarım Enlil ve Enki, ayrıca bir grup aile üyesiyle birlikte Pleaidian ana gemisinde yaşıyorum. Şu anda, zengin laboratuarlarımızın bulunduğu Satürn gezegeninin yörüngesinde 5. boyuttayız. 
Bu Pleaidian ana gemisinde Nibiru'dan, diğer gezegenlerden ve galaksilerden gelen ırklar, Dünya ile ilgili İlahi Plan'ın yerine getirilmesi için ortak görevlerini sürdürüyorlar. Bunların birçoğu, siz Dünya insanlarının yıldız tohumlarını veren diğer ırklardır. Ayrıca, yıldız tohumlarının ebeveyn ırklarının bazı temsilcileri de bizimle birliktedir; Dünya'da enkarne olmuş çocuklarına rehberlik vermek amacıyla transfer ruhlar da bu gemidedir. 
Dünya üzerindeki insanlarımız aracılığıyla sizinle çalışmak çok heyecanlı bir iş. Onlar Galaktik Federasyon'un Nibiruan Konseyi'nin elçileri ve aynı zamanda da "Avyonian"lar olarak bilinmektedir. Aranızda enkarne olmuş bu çok sayıdaki elçiler, gerçek atalarınızla ilgili bilgileri yaymakta, sizler 3. Boyut gerçekliğindeki son sahneyi oynamaya hazırlanırken, bizim getirdiğimizi yardımla ilgili güzel 

haberi vermektedirler. Yalanda bu büyük oyunu bitirecek ve 5. Boyut gerçekliğine geçerek yeniden bizlere katılacaksınız. Çoğumuz 5. ve daha yüksek boyutlarda yaşamamıza karşın, şimdi Nibiru 4. Boyut'tadır. Pleaidian ana gemisindeki bizler ise 9. Boyut kanalıyla 6. Boyut'tayız ve bu zamanda enkarne olduk. 
Ben, Galaktik Federasyon'un Nibiruan Konseyi'nin 6. Boyut Bölümü'nün başıyım. Şu anda en önemli görevimiz, adına "DNA Kodlaması ve Yeniden Bağlantı" süreçte insanlığa yardımcı olmaktır ama aynı zamanda evreninizin ve gezegeninizin tarihini öğrenmeniz için de çalışıyoruz. Bu süreçte, Dünya Ruhsal Hiyerarşisi'nin Christos Ofisi ile de çalışıyoruz. Biraz sonra bu konuda biraz daha bilgi vereceğim. Nibiruan Konseyi, oldukça büyük, çok katmanlıdır ve Dünya'nın yanı sıra gezegeninizdeki diğer gezegenlere de yardım sağlar. Birçok galaksiden ve yıldız sistemlerinden gelen varlıklarla birlikte çalışıyoruz. 
Şu anda rehber ırkımız olan ve Sirius A'da yaşayan Felineler ile yakın bağlantıdayız. Buna Sirian/Pleaidian İttifakı deniyor. Sözünü ettiğim bu DNA Kodlaması üzerinde birlikte çalışıyoruz. Size ebeveynlik etmemizin dışında, aynı zamanda tarihinizle ilgili yeterince bilgi almanızı da sağlıyoruz. Felineler, astral bedenlerinizdeki DNA implantasyonunu ayarlıyor ve eterik bedenlerinizdeki on iki sarmallı DNA liflerini endokrin sisteminize yerleştiriyorlar. Christos Sirianları Dünya üzerinde Yeniden Kodlama sürecine girmeye hazır olanlara ulaşabilmemiz için bize yardım ediyorlar. Bu kişilerin rehberleriyle birlikte çalışıyor, süreç için temizliğin ve arınmanın sağlanmasına uğraşıyorlar. 
Şimdi, evreninizin tarihini sizlerle paylaşmak için birlikte bir zaman yolculuğuna çıkmamızı öneriyorum. 

Başlangıç 
Evrenimizdeki her şey, Mutlak Yaratıcı'nın bir parçasıdır. Basitleştirmek için "O" şeklinde söz edeceğim Mutlak Yaratıcı, mutlak bir üstünlük ve mutlak bir mükemmellik durumundaydı. Bir süre sonra bu durum O'nun için bir hayli sıkıcı bir hal aldı ve Kendisi'ni daha fazla deneyimlemek istediğine karar verdi. Bunu yapmak için, Kendisi'ni parçalara ayırması gerekiyordu ve bunu yaptı. Kendisini binlerce küçük parçaya ayırdı. Her birisi birer İlahi Yaratıcı oldu. Her biri O'nun bir kopyasıydı ve onlara "İlk Kaynak Ruhları" adını verdi. Her biri yaratma, kendini ifade etme, mantık yürütme ve her türlü duyguyu hissetme yeteneklerine sahipti. Temel olarak, hepsi tıpkı O'nun gibi Tanrılar idi. 
İşte size bu yüzden "enkarne olmuş" Tanrılar diyoruz ve biz de öyleyiz. Her biriniz İlahi Yaratıcı'nın bir parçasıyız; tıpkı ben ve diğer herkes gibi. Her birimiz eşitiz, çünkü aynı mantık yürütme, yaratma vs. yeteneklere sahibiz. Kendi gücümüzle yaptığımız şey bu ve bu konuda hissettiklerimiz de eşitsizlik duygusuna neden oluyor. 
Bu yeni İlk Kaynak Ruhları, melekler ve enkarne ruhlar olmak üzere iki gelişim grubuna bölündüler. Enkarne ruhların gelişim sürecinde on iki boyutu ve meleklerin de kendi gelişimleri için yedi boyutu tamamlamaları gerekiyor. Melekler ve enkarne ruhlar birbirleriyle ayrı ayrı gelişemezler, dolayısıyla gelişmelerini tamamlayabilmek için birbirlerine ihtiyaçları vardır. Gelişebilmek için, ruhlar gelişim yaratacak bir şeyleri deneyimlemeye ihtiyaç duyarlar; bu yüzden, Mutlak Yaratıcı, adına Kutup Entegrasyonu denen ana Oyun ile birlikte alt oyunlar yaratmıştır. Oyun, Işık ve Karanlık rollerini gerektirir. Amaç, ikisinin de tüm yönlerini öğrenmek ve entegre etmektir; yani Kutup Entegrasyonu. Ruh buna ulaştığında, Mutlak Yaratıcı'ya geri dönmesi gerekir. 
Mutlak Yaratıcı, kutup entegrasyonunu kolaylaştıracak araçlar da yaratmıştır. Buna, 13. Boyut Şefkat Formülü denir. Mutlak Yaratıcı sevginin özü olduğundan, amaç oynanan rollere bağlı olmaksızın tüm yaratıklara karşı koşulsuz sevgiyi ve şefkati öğrenmektir. Bu formül, gezegensel Oyun sona ermeden önce bütün ruhlara verilir. Formül, gezegendeki ruhların tamamına herhangi bir ayırım yapılmadan sunulur. Bu formülü kullanarak bedenlerindeki negatif duyguları tamamen salıverir ve böylece aydınlanırlar. Bu işi yeterli sayıda ruh tamamladığında, gezegen bir sonraki boyuta geçer ve böylece onlardan yukarıda bulunan diğer gezegenleri bir adım daha iterek Mutlak Yaratıcı'ya yaklaştırırlar. 
Bu oyunun yaratılmasından sonra, İlahi Planlar gelmiştir. Her evren, galaksi, yıldız, gezegen ve ruh, bir İlahi Plan'a sahiptir. Hiyerarşilerdeki melekler, bu planları yönetir ve rehberlik eder. Meleklere ait İlahi Planlar da vardır. Bireysel olarak sizler de birer İlahi Plan'a sahipsiniz. Aynı zamanda ruh grubunuzun, gezegeninizin, galaksinizin ve evreninizin İlahi Planları'nda da çalışıyorsunuz. Bu kadar yoğun olmanıza şaşmamak gerek! 
Evrensel İlahi Planımız 
Evrensel İlahi Planımız, yeni organize olmuş Evrensel Ruhsal Hiyerarşi ve Oyun Mühendisleri'nden oluşan Kurucular (90 Feline ve Carian'dan oluşur) tarafından yaratıldı. Kurucular, İlk Kaynak Ruhları'nın bir araya gelmiş küçük bir grubuydu. Gezegeninizdeki birçokları bu Kurucuları "Dokuzlar Konseyi" olarak bilir. 
Kurucular, Mutlak Yaratıcı'nın Kutup Entegrasyonu Oyunu'nu kurulacak olan evrenlerinin oyunu olarak seçtiler. Aynı oyunu tamamlamış olan başka bir evrenin varlıklarından yardım istediler. Bunlar, Felineler ve Carianlar idi. Kendi evrenlerinde, Felineler Işık Güçleri'ni ve Carianlar ise Karanlık Güçleri'ni temsil ediyorlardı. Evreni oluşturmaları, yaşam formlarını ve ruhları taşıyacak bedenleri, gezegenleri ve yıldızları yaratmaları istendi. Yıldız kapılarının, boyutların, portalların ve ızgaraların da yaratılması gerekiyordu. Feline Evrensel Yapı Mühendisleri gezegenleri yarattılar ve Feline Genetik Mühendisleri de yaşam formlarını oluşturdular; bu arada Carian Manyetik Mühendisleri de yıldız kapılarını, boyutları, portalları (çıkış giriş yerleri) ve ızgaraları yaratma işini üstlendi. 
Oyun için yaratılan iki temel ırk, İnsanlar ve Sürüngenler idi. İnsanlar, Felineler'in görünümünde ve 

Sürüngenler de Carianlar'in görünümünde yaratıldı. İş tamamlandıktan sonra, Kurucular başka bir Feline ve Carian grubunun yardımcı olmasını istedi. Bu kez Oyun'un kendisi yaratılacaktı. Bunlar Oyun Mühendisleri idi ve ricaya cevap veren 90 varlık çıktı. 
Her biri Kutup Entegrasyonu Oyunu'nda deneyimliydi ve birçok evrende, galakside ve gezegende, sayısız ruha bu oyunu oynatmışlardı. Hepsi İlk Kaynak Ruhları'ndandı. 
Kurucular, 90 Oyun Mühendisi ile toplandı ve Oyun'un planı hazırlandı. Oyun'un başlaması için 9. Boyut'ta 90 varlık ikiye ayrılacak, 45'i Sürüngenlerin Lucifer Soyu'na ve 45'i de İnsanların Amelius Soyu'na doğacaklardı. Bu, iki ırka Kurul Entegrasyonu Oyunu' nun tamamlanmış haliyle ilgili bilinçaltı anılarını yerleştirecekti. Oyun Gözlemcileri, On İkiler Konseyi ve Yirmi Dörtler Konseyi olarak 11. ve 10. Boyutlarda görev yapacaktı. Oyun Yöneticileri, Dokuzlar Konseyi olarak 12. Boyut'ta kalacaktı. 
Herkes rolleriyle ilgili bilgiyi aldıktan sonra, 90 Oyun Mühendisi aralarından birini Dokuzlar Konseyi'nde kendilerini temsil etmesi için seçti. Bu varlık Devin idi. Devin, Dokuzlar Konseyi'nin dokuzuncu üyesidir. Devin'in rolü, Amelius Soyu'nda doğarak ve aile reisi olarak Oyun'u başlatmaktı. Ondan sonraki görevi Dokuzlar Konseyi'nde kalarak, gezegensel ve galaktik oyunların belli aşamalarında diğer 89 varlığı uyandırmaktı. 
Evrendeki ruhların hepsi Kutup Entegrasyonu'nu tamamladığında, oyun bitecek ve evrenimiz yeniden Mutlak Yaratıcı ile birleşecekti. Şimdi sizinle birlikte üzerinde çalıştığımız şey bu. Dünya'daki Kutup Entegrasyonu Oyunu'nun tamamlanması, evrenimizi Mutlak Yaratıcı ile yeniden birleşmeye bir adım daha yaklaştıracak. Şimdi, galaksimizin sizi ve beni ilgilendiren İlahi Planı'nı açıklayacağım. 
Galaktik ilahi Planımız 
Galaksimizin planı dahilinde, Kutup Entegrasyon Oyunumuz'da gelişmekte olan dört temel ırk vardır. Şimdi bu hikayede önemli roller oynayanlardan söz edeceğim. Bunlar İnsanlar ve Sürüngenler ile Felineler ve Carianlardır. Evrenimizde başka enkarne varlıklar da olmasına karşın, onlar da İnsanlar ve Sürüngenler gibidir ve dolayısıyla onlar da Felineler'in ve Carianların çocuklarıdır. 
İlahi Plan'da Sürüngenler Karanlık Güçleri'ni ve İnsanlar da Işık Güçleri'ni temsil etmek üzere hazırlanmıştır. Ama gelişimimiz ve yaşamlarımız boyunca her birimiz bu ikisini de deneyimleriz. İnsanların ve Sürüngenlerin orijinal DNA planlarını Felineler hazırladı. Carianlar ise, her iki ırk da kendini savunacak hale gelene kadar onları koruma görevini üstlendi. Her ruh grubu, planda oynadıkları rollerden dersler alacaklardı. Durum aslında bundan çok daha karmaşık ama anlaşılması için basitleştirmek zorundayım. 
Sürüngenler ve İnsanlar, 13. Boyut Şefkat Formülü'nü kendi kodlarında aktif hale getirmek için korkudan, nefretten ve önyargıdan özgürleşmek zorundadır. Böylece sevgiye değer verebilir ve birbirlerinin farklılıklarını takdir edebilirler. Bu hâlâ gelişim amacımızdır ve galaksimiz bu tiyatronun sergilenmesi için sahneyi sağlamaktadır. 
Dünya'nın ilahi Planı 
Bir kez daha son derece karmaşık bir planla karşı karşıyayız. Bu plan, Avyonian İlahi Planı'nın ve Eterik Sirianların İlahi Planı'nın tamamlanmasını da içermektedir. Eterik Sirianlar, Kurucular tarafından Sirius B'te getirilmiş ve daha sonra da ev olarak kendilerine Dünya gezegeni verilmiş Lyran İnsanları'dır. Avyonian İlahi Planı'nın tamamlanması, Eterik Sirianlar'ın kendi planlarını tamamlamalarını sağlayacaktır. Devam etmeden önce, her ırkın geçmişiyle ilgili biraz bilgi vermenin gerekli olduğunu düşünüyorum. 
Felineler 
Felineler, birçoğunuzun Aslan İnsanlar dediği ırktır. Kendini çoktan tamamlamış bir evrendendirler ve galaksimiz oluşum aşamasındayken gelmişlerdir. Kurucular ve Evrensel Ruhsal Hiyerarşi tarafından, evrenimizin baş genetik uzmanları olarak davet edilmişlerdir. Sirius Takım Yıldızı'nda Sirius A olarak 

bilinen yıldız sisteminde yaşarlar. Sirius B'yi kolonileştiren insanlarla karıştırılmamaları gerekir, insanlar daha Lyra'dan gelmeden çok önceleri bile, Felineler Sirius A'da yaşıyordu. Sirius Yıldız Sistemi'nde üç yıldız vardır. Sirius A, Sirius B ve Sirius C. Sirius B, ilk yıldızdı ve sonrasında Sirius A ve C oluştu. İnsanlar Lyran Takım Yıldızı'ndaki Vega Sistemi'nden ayrılıp Sirius B'ye geldiklerinde, Felineler'den çok yardım gördüler. Sirius C şu anda malzemeler için uzay depoları olarak kullanılmaktadır. Tiamat ve Nibiru, Sirius B'nin parçalarıdır. Bir savaş yıldızı yaratılmasına karar verildiğinde, atalarımız Pleaides yakınlarında uzayda başıboş dolaşan bu dev kaya kütlesini keşfettiler ve onu savaş yıldızı/gezegen haline getirmeye karar verdiler. Dolayısıyla Nibiru'nun Sirian ve Pleaidian bir gezegen olduğunu söyleyebilirsiniz. 
Felineler kendi evrenlerinde olduğu gibi, bizim gezegenimizde de baş genetik uzmanları oldular. Evrenimizdeki gezegenlerde ve yıldız sistemlerinde bulunan tüm yaşam formlarının DNA planlarını onlar hazırladı. Buna bitkiler, hayvanlar ve enkarne olacak ruhlar için fiziksel araçların tasarımı da dahildir. 
Kızıl-altın saçlı ve genellikle ela ya da yeşil gözlü, uzun boylu yaratıklardır. Felinler son derece gelişmiş, güçlü, sevgi dolu, nazik ve yardımsever varlıklardır. Savaşta yaralandığımızda, evrenimizin doktorları olarak onlara gideriz. Herhangi bir savaşta asla taraf tutmazlar, çünkü entegrasyon ve koşulsuz sevgi derslerini çoktan tamamlamışlardır. Ayrıca enkarnasyonlar sırasında fazlasıyla zarar görmüş ruhlarla da onlar ilgilenirler. Bu ruhlar, ölümden sonra ilgilenilmesi için Felineler'e gönderilir. Felineler görevlerini yerine getirmek için 6. Boyut'ta bulunurlar ama aslında daha yüksek boyutlara ait varlıklardır. 6. Boyut, yaratılış boyutudur ve bu boyutta enerji fiziksel hale gelir. Felineler, evrenimizdeki çeşitli gezegenlerin ve galaksilerin Ruhsal Hiyerarşileri ile yakın bağlantıda çalışırlar. Bir ruh grubunun bir gezegene ve enkarnasyon için fiziksel bir araca ihtiyaç duyulduğuna karar verildiğinde, gezegeni hazırlamak ve fiziksel bedenleri yaratmak Felineler'in görevidir. Gezegenleri yarattıkları zamanlar da olur. 
Felineler, Dünya tarihinde çok karşınıza çıkmışlardır. Dünyanın her yanında görülen Sfenksler, varlıklarına dair en güzel kanıtlardır. En büyük hayvan olmadığı halde Aslan'ın neden ormanların kralı olduğunu hiç düşündünüz mü? Aslanları ve diğer tüm kedileri, Sirius A'ya bilgi aktaracak vericiler olarak Felineler bıraktılar. Özellikle aslanlar ormanların kralı haline getirildi, böylece öldürülmesi engellenerek, binlerce yıllık Dünya tarihi boyunca bilgi aktarımını sürdürmeleri sağlandı. Kediler, 3. ve 6. Boyutlar arasında iletişim sağlarlar. 
Kralların ve kraliçelerin sık sık yanlarında kedi gezdirdiklerini bilirsiniz. Antik zamanlarda, Mısır Firavunları da kediler aracılığıyla Felineler'den rehberlik alırlardı. Kedi gözü diye tanımlayabileceğiniz birine rastlarsanız, muhtemelen kısmen Feline kökenli olmalarından kaynaklandığını anlayabilirsiniz. 
Carianlar 
Carianlar, kuşumsu özellikler taşıyan, uzun boylu varlıklardır. Felineler ile aynı evrenden gelmişlerdir. Felineler ile birlikte, Sirius A'da yaşarlar. Carianlar'ın amacı, herhangi bir gezegende ya da yıldız sisteminde fiziksel gelişimlerini sürdüren ırkları korumaktır. Lyran insan primatlarını, kendilerini yok etmek isteyen Sürüngenlerden koruyanlar onlardı. Carianlar aynı zamanda ızgara sistemlerinin, yıldız kapılarının ve portalların yaratılmasından sorumludur. Felineler genetik mühendisken, Carianlar da manyetik mühendislerdir. Carianlar da Dünya tarihindeki varlıklarını Phoenix ve Kartal biçimlerinin yanı sıra Kuzgun ve Şahin ile kanıtlamaktadırlar. Bu kuşlar birçokları için kutsaldı ve hâlâ da öyledir. 
Carianlar, Felineler ile el ele çalışırlar. İnsanlar gibi doğa koruyucuları hâlâ gelişim aşamasındayken, gezegenleri ve yıldızları onlar korurlar. Gelişen gardiyan ırklar gezegeni kendileri koruyabilecek hale geldiklerinde, görevleri biter. Carianlar, Nibiru yaratılmadan önce galaksimizdeki İnsan kolonilerini korumakla görevliydi. Carianlar, korumayı sağlamak için askeri silahlar kullanmazlar. Bunun yerine, bir gezegene giriş çıkışları, boyutlar arası geçişleri denetlemek için kapılar yaratır ve portalları kilitlerler. 
Sürüngenler 

Sürüngenler, birçokları tarafından Reptoidler olarak da bilinir. Orion Takım Yıldızı'ndaki Aln gezegeninde, insanlardan çok uzun zaman önce yaratılmışlardır. Sürüngenler önce yaratılmış, böylece teknolojik üstünlüğe sahip olmaları sağlanmıştır. İnsanlar daha Vega okyanuslarından yeni çıkarken, onlar çoktan yıldız gemilerini yapmışlardı bile. 
Aynı zamanda Yılanlar, Ejderhalar ya da Kertenkeleler olarak bilinen Sürüngenler, farklı türlerde, renklerde ve boylarda olabilir. Genellikle yeşil, kahverengi, bronz, siyah renklidirler ya da bu renklerin bir bileşimini taşırlar. Gözleri yeşil ya da kızıldır. Tenleri pullarla kaplı ya da pürüzsüzdür ve soğuktur. Beş duyuları vardır ama tüm duyguları hissedemezler. 
Sürüngenlerin yuvası Orion Takım Yıldızı ve komşusu, Ejderha insanların yaşadığı Sigma Draconi'dir. Sürüngenler, galaksimizdeki birçok gezegeni ve yıldız sistemini kolonileştirmiştir. Galaksiye sahip oldukları ve istedikleri gezegeni ya da yıldızı kolonileştirebilecekleri şeklinde bir yaratılış miti verilmiştir. Eğer orada yaşayan başka bir ırk varsa, onlan yok edebilirler ve etmelidirler. 
Şimdi ırkların neler hissettiğini tahmin edebilirsiniz! Bu yaratılış miti, birçok gezegende yıkıma neden olurken, iki tarafta da sayısız insan öldü. Ama Sürüngenler'in eril ya da karanlık tarafı, İnsanlar'ın da dişil ya da aydınlık tarafı temsil etmek üzere Kurucular tarafından yaratıldığını unutmayın. Yani lütfen, onları yargılamayın; çünkü sadece rollerini oynuyorlar. 
Sürüngenler, Dünya gezegenini birçok kez kolonileştirdiler. Önce, henüz Tiamat'ken kolonileştirdiler ve sonra Tiamat ikiye ayrıldı ve Dünya haline geldi. Ama ikincisi gerçek bir kolonileştirme değildi. 
Bunun yerine, Tiamat'ın yok oluşu sırasında ve sonrasında yer altına inen Sürüngenler'in arta kalanlarının yeniden organize edilmesiydi. Modern tarihinizde gördüğünüz yılanlar ve kertenkeleler, bu Sürüngenler'in torunlarıdır. Ejderhalar de buradaydı ve uçan ejderhalarla ilgili mitleriniz aslında mit filan değildir; hepsi gerçektir! 
Sürüngenler teknolojik açıdan, ruhsal olana göre çok daha ileridirler. Biz İnsanlar dişil enerjimizi dengelemeyi öğrenirken, Sürüngenler de eril yönlerini dengelemeyi öğreniyorlar. 
İnsanlar 
İnsan ırkı, Lyran Takım Yıldızı'ndaki Vegan Yıldız Sistemi'nin Avyon adlı gezegeninde gelişmiştir. Daha önce de sözünü ettiğim gibi, İnsanlar, Felineler'in görünümünde yaratılmıştır. Onlara Sürüngenler'inkinden farklı bir yaratılış miti verilmiştir. İnsan yaratılış miti, insanlar'ın da istedikleri gezegeni ya da yıldızı kolonileştirebileceğini ama eğer başka bir ırkla karşılaşırlarsa, onlarla barış anlaşması yaparak uyum içinde yaşamaları gerektiğini söyler. 
Hem Sürüngenler hem de İnsanlar, saf bir DNA lifi taşırlar. Bunlar, Kraliyet Soyları'dır. Sürüngenler'in Kraliyet Soyu, Aln Soyu'dur. İnsanlar'ın Kraliyet Soyu ise Avyon Soyu'dur. 
Bu dört temel ırkın geçmişleriyle ilgili bazı bilgilere sahip olduğunuza göre, şimdi devam edebiliriz. Öncelikle, Felineler'in insan ırkını yaratmaya hazır olduğu zamandan başlayalım. Bu dönemde Felineler'in, Sürüngenleri çoktan yaratmış olduklarını ve onların da yıldız gemileri yapacak düzeye geldiklerini tekrar hatırlayalım. 
Felineler, yeni İnsan ırkının yaratılışı için Avyon'da tohum çalışmalarına başladılar. İnsanlar öncelikle okyanusta başladı ve sonradan karaya çıktı. Darwin adlı bilim adamınız insanların okyanusta ortaya çıktığını söylediğinde, haklıydı. Okyanus primatlığı aşamasındayken, Felineler bu primatların büyük bölümünü alıp iki ayaklı insan haline getirdi. Geride kalan primatlar, yani balinalar ve yunuslar, Avyon'un biyosferini korumak üzere suda bırakıldı. Biyosferin korunması, yaşam olan herhangi bir gezegen için hayati önem taşır. 
Avyon insanları uzay yolculuğu yapabilecek seviyeye ulaştıklarında, Lyran takım yıldızındaki başka bir gezegeni kolonileştirdiler. Bu gezegene "Avalon" adını verdiler. Yeni koloni, dişil odaklı bir toplum oluşturdu. Bir süre sonra Sürüngenler geldiler ve eril odaklı toplum yapılarıyla birlikte üstün teknolojilerini de beraberlerinde getirdiler. Bu iyiydi, çünkü kutup entegrasyonu için ilk fırsatı 

sunmuştu. Ne yazık ki, yeterince ruhsal bilgi ve deneyim olmadığı için, sonunda anlaşmazlık ve çatışma ortaya çıktı. Bunu açıklayayım. 
İnsanların Avyon'dan dışarı yolculuk edebildiklerini gördüklerinde, Sürüngenler tehdit edildiklerini hissettiler. Ya İnsanlar tüm galaksinin kontrolünü ele geçirirlerse ne olacaktı? O zaman Sürüngenler nerede yaşayacaktı? Kendi kafalarında, bunun durdurulması gerektiğine karar verdiler. Başlangıçta, Sürüngenler ve İnsanlar arasında açık bir mücadele olmadı. Bu Sürüngenlerin tarzı değildi. Bunun yerine, Sürüngenler her zamanki yollarını tercih ettiler. Koloninin içine sızmaya ve insanlar arasında uyumsuzluk yaratmaya başladılar; aynı zamanda kendi teknolojilerini sunarak, İnsanlar'ın güvenini ve dostluğunu kazandılar. Bu, teknolojik açıdan gelişmek isteyenlerle ruhsal açıdan gelişmek isteyenler arasında bir ayırım yarattı. Bu ayırım, bir iç savaşa yol açtı ve bu noktada Sürüngenler eril enerjiyi savunan kolonicilerin tarafına geçti; mücadele neredeyse tüm koloninin ve gezegenin yok olmasıyla sonuçlanıyordu. Tarih kitaplarınıza bakarsanız, gezegeninizdeki savaşlarda da Sürüngenlerin etkilerini ve taktiklerini görebilirsiniz; önce ikilik yaratacak tohumlar ekerler ve sonra yıkıma yol açacak şekilde taraf seçerler. Avalon kolonisinin neredeyse yok olmanın eşiğine gelmesinden sonra, Kurucular buradaki İnsanları Sirius B'ye taşımaya karar verdiler; ama bu kez gelişim süreçlerinde Sürüngenlerin karışmasına izin verilmeyecekti. Bu plan kısmen başarılı oldu. Ortaya çıkan şey, şimdi Sirian İnsanları olan ırkın arasında bir bölünmeydi. Kendilerini ruhsal gelişime ve dişil odaklı Lyran yaşam tarzına adamış olan eterik (fizik dışı) insan grubu, yani Eterik Sirianlar, buna devam ettiler. Bu grubun lideri, Amelius'tan başkası değildi. Sirian İnsanları'nın geri kalanı, fiziksel durumlarını korumaya karar verdiler. Fiziksel durumdakiler, eril odaklı Fiziksel Sirianlar denen insanlardı. Kurucular ve Ruhsal Hiyerarşiler, Kutup Entegrasyonu'nun devam etmesi için, yine bu insanların yeni yerlere götürülmesi gerektiğine karar verdi. Bu kez, Orion Takım Yıldızı'ndaki Aln ve Tiamat gezegenleri seçildi. Fiziksel Sirianlar eril odaklı olduklarından, Sürüngenlerin evi olan Aln'a gönderildi ve kısmen Sürüngenlerin arka bahçesinde yeni bir koloni kurmaları sağlandı. Bu grup, Orion İnsanları haline geldi. Bu adımın, kendilerini ve eril taraflarını daha iyi anlamalarını sağlayacağı umuluyordu. Ama bu durum Sürüngenleri hiç memnun etmedi ve savaşın tekrar başlayıp Alnian kolonisinin neredeyse yok oluşun eşiğine gelmesi çok sürmedi. İnsan koloniciler, Sürüngenler tarafından köleleştirildi. 
Zaman içinde Alnian kolonisi yeniden kuruldu ve entegrasyon oyunu devam etti ama şimdi oyunda yeni bir grup daha vardı; Karanlık Birlik. Karanlık Birlik, kendilerini köleleştiren Sürüngenlere karşı bir direniş hareketi olarak Orion İnsanları'nın arasından başladı. Daha sonra, Karanlık Birlik'ten bir grup insan kaçtı ve yeni bir başlangıç yapmak için Tiamat'a geldi. Sirius B'den gelen Eterik Sirianlar, Tiamat'ı yeni evleri olarak almışlardı. Eterik Sirianlar, gezegenin koruyuculuğu görevlerine devam edebilmek için, yine fiziksel hale gelmek zorundaydılar. Felineler bu ihtiyacın karşılanması için yine yardım etti. Eterik Sirianlar geldiklerinde, yeni gezegen koruyucusu ırkı okyanus primatları olarak bulmuştu. Eterik Sirianlar bu yeni ırkın koruyuculuğu görevini aldı ve gelecekteki fiziksel araçlarına sevgiyle bakarak, ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşıladı. Eterik Sirianlar'dan bazıları zamanlarım gezegendeki hayvanların vücutları içinde geçirmeye başlayana kadar hayat böyle devam etti. Bu durum, bir süre sonra diğer Eterik Sirianlar için gerçek bir endişe haline geldi. Düşüncenin gerçekleştiğini biliyorlardı ve eğer kardeşleri zamanlarını o bedenlerin içinde geçirmeye devam ederlerse, zaman içinde eterik olduklarım unutarak fiziksel durumda sıkışıp kalacaklarını anlıyorlardı. Dünya'daki İnsanlık da aynı durumu yaşadı. Dünya'daki İnsanlar, fiziksel bedenlerin içinde yaşayan ruhlar olduklarını unuttular. Bunun yerine, ruhu olan fiziksel bedenler olduklarına inanmaya başladılar. İşte Eterik Sirianlar'ın başına gelen buydu. 
Kozmik Özgür İrade Yasası'na göre, diğer Eterik Sirianlar kardeşlerini durduramazlardı. Bu yüzden, durumu düzeltmek için bir plan yapıldı. Eterik Sirianlar'ın bir bölümü Christos Sirianları olacak ve Christos Ofisi'ni oluşturacaklardı. Bu grup, gezegenin Ruhsal Hiyerarşisi'ne eklenecek ve kardeşlerinin (Dünya Sirianlan) hayvan bedenlerinden kurtarılması için çalışacaklardı. Bu planın tamamlanması da birçok galaktik plan gibi, milyonlarca yıl sürecekti. 
Şimdi Sürüngenlere geri dönelim. Sürüngenler, yeni bir gezegenin yaşam sunmaya hazır olduğunu duymuşlardı. Bunun kendi doğal hakları olduğuna inandıklarından, kolonileştirmek için Tiamat'a doğru yola çıktılar. Oraya ulaştıklarında, Eterik Sirianlar tarafından izlenen insan primatlarının 

başlattığı uygarlıkları gördüler. Kurucular, Sürüngenlerin Tiamat'ı kolonileştirmesine izin verdiler, çünkü bunun kutup entegrasyonunda başarı kazanılmasını sağlayacağma inanıyorlardı. Eterik Sirianlar, onları yumuşatmayı ve yaratılış mitlerinden kurtulacaklarını umarak, Sürüngenlere pozitif enerji göndermeye başladılar. Eğer bu başarılırsa, Sürüngenler ve insan primatları, uyum içinde yaşamayı başarabilirlerdi. Bir süre için bunu başardılar. 
Sürüngenlerin gelişinden kısa bir süre sonra, Amelius, Devin'in Lyran Avyon'daki evinden ayrılmasını ve insan primatlarının DNA'larına katkıda bulunmak için Tiamat'a gitmesini istedi. Amelius Kraliyet Soyu, evrendeki tek saf insan DNA'sına sahipti ve gelecekteki DNA gelişimlerinin korunması için diğerlerinden ayrı tutulması gerekiyordu. Bu gelişim, şimdi İnsan ırkını Sürüngenlere daha eşit bir hale getirecekti. Teknolojik açıdan hâlâ gelişmemiş olmalarına karşm, ruhsal açıdan daha ilerideydiler ve ruhsal olgunluk, kutup entegrasyonunu tamamlamak isteyen bir ırk için vazgeçilmez özelliklerden biriydi. 
Amelius Soyu 
Avyon Kraliyet Soyu 
Amelius, Avyon'da ilk fiziksel insan aracı olarak geliştirilen bedende enkarne olan ruhtu. Amelius, Avyon'da bir soy başlattı ve ardından Devin ile İbrahim geldiler; böylece sırasıyla Pleiadian Avyon ve Pleiadian Dünya insanlarını başlattılar. Amelius, yüksek benliği Sananda ile yaptığı anlaşmaya sadık kaldı ve diğer sekiz Kurucu da onu izledi. Felineler'in bir sureti olarak üretilmiş insan prototipi için saf DNA örneğini korudu; buna göre saf insan ırkı uzun boylu, platin sarısı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli olacaktı. 
Devin ve ailesi Tiamat'taki görevlerini tamamladıktan sonra, yine Amelius soyunu başlatmak için bu kez Pleiades'e gittiler. Kolonileştirmek için bir gezegen seçerek adına Avyon dediler; bu, Pleaides'in kayıp yedinci kız kardeşi ve Lyran takım yıldızındaki evleri olan gezegenin adına yapılmış bir jestti. İbrahim'in soyundan gelenlere yeni evleri olarak Canaan verilirken, Devin'e de Pleaides verildi. 
Devin ve geniş ailesi, bir kez daha genetik yapıyı korumak konusunda verdikleri sözü tuttular ve kendi aralarında evlendiler. Ayrıca dişil kutba eğilim gösterdiler. Kuşaklar sonra fazlasıyla durağan bir hale geldiler ve eril yönlerini bastırdılar. Bu durağanlaşma, Kurucular ve Oyun Mühendisleri tarafından daha evren için Oyun tasarlanırken planlanmıştı. 
Şimdi durağanlaşmış olan ruhsal gelişimlerini yeniden hareketlendirmek için, Avyonianlar evrensel kutup entegrasyonu planında bir sonraki adıma geçeceklerdi: Eril kutup odaklı Sürüngenler tarafından Avyon'un yok edilmesi! 
Bu olay Avyonianlar'ın psişik yapılarında Sürüngenlere karşı öylesine güçlü bir duygusal engel yaratacaktı ki entegre edilmesi milyonlarca yıl sürecekti. Bu da kutup entegrasyon oyununun çok ama çok uzun süreceğini garantiliyordu. Bu Avyonian engeli, Nibiru'daki Avyon Kraliyet Soyu aracılığıyla Dünya'ya aktarılacaktı. Bu dev engelin entegrasyon yoluyla çözülmesi, Dünya gezegenini Oyun'un son yıllarında 5. Boyut'a geçirecekti. Pleaidian Avyon'un yok edilmesinden sonra, Amelius Soyu, Nibiru'ya gönderildi. Bu, Avyon Soyu'ndan bir kızın başka bir Pleaidian gezegenine evlenmeye gönderilmesiyle gerçekleşti. Bu birleşmenin sonucunda doğan çocuk Niestda idi; yani Nibiru'nun gelecekteki ilk hakimi ve kumandanı. On yedi kuşak sonra, ben, Anu, Nibiru'nun hakimi ve kumandanı oldum. Kendi çocuklarım aracılığıyla, Amelius Soyu'nu Dünya gezegenine gönderdim. 
Amelius Soyu 
Amelius'un kendisi tarafından Adapa (Adem) olarak enkarne olmasıyla da gönderildi ama Adapa dört temel evrensel ırkın genetik yapısını taşıdığı için, onun DNA'sı saf değildi. Sümer'in kraliyet rahipleri soyunda iki Amelius Soyu birleşti. Bu, benim ailemden biriyle Adapa'nın üçüncü oğlu Seth'in birleşmesi sayesinde oldu. ibrahim'in babası Tera, bu rahip-kral soyunda doğdu, ibrahim'in torununun torunu Judah sayesinde, Judah ve Davud kraliyet soyları genişledi; Judah, Yakub'un on iki oğlundan biriydi. Aslında, bugün Dünya üzerinde yaşayan İnsan ırkının tüm üyeleri, iki Amelius Soyu'ndan birinden gelmektedir. 
10 
Şimdi, Tiamat'a geri dönelim. İnsanlar ve Sürüngenler, Tiamat gezegeninde bir süre uyum ve barış içinde yaşadılar. Sürüngen Yılanlar bir tarafta, Sürüngen Ejderhalar diğer tarafta ve İnsanlar da ortadaydı. İnsanlara tarım ve hayvancılık bilgileri verilmişti. Yeterinden fazla yiyecek üretmeye başladılar ve bunları Sürüngen komşularıyla paylaştılar. Bu paylaşım, iki ırk arasında daha da fazla uyum ve anlayış olmasını sağladı. Kurucular, Gezegensel Ruhsal Hiyerarşi ve Eterik Sirianlar, durumu zevkle izliyorlardı. Kutup entegrasyonu gerçekleşmek üzere gibi görünüyordu. 
Ama bir Sürüngen Orion Konseyi araştırma için Tiamat'a geldiklerinde, bu umut söndü. Uyumlu yaşamla ilgili haberleri duymuşlardı ve hiç hoşlanmamışlardı. Bu, yaratılış mitine ters düşüyordu. İnsanlar yok edilmeliydi. Orion temsilcileri, yönetici Sürüngen aileleriyle uzun uzadıya görüşmeler yaptı ama fikirlerini değiştirmeyi başaramadı. Bunun üzerine, her zamanki taktiklerini izlemeye karar verdiler. Sürüngenler arasında güvensizlik tohumlan ekmeye başladılar. İnsanların gizlice onlan yok etmeyi ve Tiamat'ı kendilerine ayırmayı planladıklarını söylüyorlardı. Orion Konseyi'nin bunu başarması, 10,000 yıl kadar sürdü. 
Sürüngenlerden kısa süre sonra Tiamat'a gelen Orion Karanlık Birlik insanlarının varlığı, durumu daha da kötüleştirdi. İnsanlar'ı sürekli kışkırtıyorlardı. Karanlık Birlik, Sürüngenlere güvenmiyordu ve onların yok edilişini görmekten memnun olacaklardı. Çok geçmeden, iki ırk bir kriz noktasına geldi. Sürüngenler, bir tür savaş çığırtkanlığı yaparak Insanlar'ı yok etmeyi kabul etti. İnsanlar, ebeveynleri olan Pleaidian Avyonianların, Eterik Sirianların ve diğerlerinin yardımını istedi. Bir plan yapıldı. İnsanlar Pegasus adlı uzay gemisine binerek Tiamat'tan ayrılacak ve gelişimlerine devam etmek için yeni bir gezegene taşınacaklardı. Dünya Sirianları haline gelmemiş Eterik Sirianlar, deniz memelilerine (yunuslar ve balinalar) dönüşeceklerdi ve Dünya Sirianları onların kullanabileceği yeni bir insan ırkı başlatana kadar gezegenin biyosferini koruma işine geri döneceklerdi. İnsan merkez kalesinin altında bulunan füzyon jeneratörlerini havaya uçurarak Sürüngen kolonilerini yok etmek için Nibiru göreve çağrılmıştı. Füzyon jeneratörleri, Tiamat'ın manyetik ve elektrik güç alanlarını koruyordu. Füzyon jeneratörleri yok edildiğinde, Tiamat'ta yaşam bitecek ve Sürüngen nüfusunun %98'i yok edilecekti. Yarı Eterik Sirian yarı hayvan olan varlıklar da yok edilecek ve böylece ruhları serbest bırakılacaktı. 
Ama onlar da Sürüngenler gibi tamamen yok edilmeyeceklerdi. İki gruptan da küçük birer bölüm hayatta kalacak ve yer altına ineceklerdi. Eski alışkanlıkların zor öldüğü söylenir; Eterik Sirianlar için de durum böyleydi. Yeni Dünya'ya dönecek ve hayvan enkarnasyonu döngüsüne devam edeceklerdi. 
Tiamat'ın yok edilmesi, Nibiru'nun yeni hakimi ve kumandanı olarak ilk görevimdi. Bu görevde, Galaktik Federasyon'un Nibiruan Konseyi bana rehberlik ediyordu. 
Tiamat'ın ikiye bölünüşü 
Modern astronominizin bugün hâlâ cevaplayamadığı konuları Sümer tabletlerinden okuyabiliyorsunuz. Asteroid kuşağının kökeni, asteroid kuşağının gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi, Satürn'ün ve Plüton'un halkalarının kökeni, Ay'ın, Dünya'nın kökenleri, Triton'un dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesi ve kuyrukluyıldızların kökeni gibi soruları Sümer tabletlerinden öğrenmektesiniz. Tabletlere göre bugünkü dünyanız eskiden Tiamat denilen büyük bir gezegenin bir parçasıydı. Tiamat'ın o zamanlar 11 uydusu vardı. Tiamat okyanuslar ve denizlerle dolu çok sulak ve nemli bir gezegendi. 
Tiamat iki parçaya ayrıldı. Tiamat'ın büyük parçası Dünya'mızı, diğer küçük parçası parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçalar bir zamanlar Tiamat'a aitti. Tiamat, Galaktik Federasyon tarafından 18 milyon yıl önce neden yokedildi? Çünkü Tiamat üzerindeki yaşayan reptoid/dinoid (ejder) uygarlığı tehlike arz ediyordu. Bu medeniyeti ortadan kaldırmak için Taiamat yokedildi. 
Gezegenlerin dönüş yönlerinin aksi yönden dört uydusu ile birlikte gelen Nibiru (Marduk) ilk önce Neptün ile karşılaştı. Çekim gücü ile onun yüzeyini tümsekleştirdi ve sonunda bu tümsek o kadar büyüdü ki gezegenden koptu. Böylece Neptün'ün uydusu Triton oluştu (Triton tüm gezegenlerin tersi yönünde döner). Daha sonra Nibiru Uranüs'e yaklaştı ve çekim kuvveti ile onun kendi etrafındaki 
11 
dönüş eksenini eğdi ve ayrıca çekim kuvveti ile Uranüs'ün 4 tane uydusunun olmasına yolaçtı. Bu uydulardan üçünü Nibiru kendisi aldı ve geride Triton'u olduğu gibi bıraktı. Böylece Nibiru'nun 4+3 yedi uydusu oldu. Nibiru Jüpiter ve Satürn'e yaklaşarak Güneş ekseni etrafındaki yörüngelerini çarpıttı. O anda Satürn'ün yörüngesinde bulunan Satürn'ün dev uydusu Gaga, Nibiru'nun etkisi ile Satürn'den uzaklaştı ve bugünkü Plüto halini aldı (Plüto'nun bugünkü yörüngesindeki anormallikler ve diğer gezegenlerin yörünge düzlemi ile olan büyük fark). Nibiru'nun izlediği daha sonraki yolun üzerinde bulunan Jüpiter'in çekimi sebebi ile Nibiru, 11 uydusu olan Tiamat'a çok yaklaştı ve Tiamat çekim kuvvetleri ile ikiye bölündü. Bu olay öncesi Tiamat son derece sulak bir gezegendi (Asteroid kuşağındaki şu andaki donmuş bol miktarlardaki buz). Ayrıca Nibiru'nun yörüngesindeki 7 uydunun tamamı Sümer Yaradılış epiği Enuma Elish'e göre Tiamat'a çarptı. Tiamat bu şekilde bir büyük bir küçük iki parçaya ayrıldı. Küçük olan parça parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Büyük olan da Gaia (Shan ya da bugünkü dünyamız) haline geldi. Asteroid kuşağını oluşturan parçalar çekim kuvvetleri ile diğer buz vs. parçalarla birlikte çarpışma sonrasında Güneş'e doğru çekildiler ve bir kısmı Güneş'e düşerek yokoldu ama bunların büyük kısmı ise Güneş'e düşmeyip bugünkü asteroid kuşağı bölgesinde (Bir zamanlar Tiamat'ın yörüngesinin olduğu yerde) bir araya geldiler. Böylece diğer gezegenlerin dönüş yönünün aksi (Nibiru'nun geliş yönü ile aynı) yönde dönecek şekilde bugünkü Asteroid Kuşağı oluştu. Büyük parça (Gaia) ise Güneş etrafında yeni bir yörüngeye oturdu ve bugünkü Dünya'mızı oluşturdu. 
Tiamat neden yokedildi? 
Reptoid/dinoid ırkının Tiamat üzerinde büyük kolonileri vardı. İnsanlar ve sürüngenler Tiamat üzerinde barış içinde yaşıyorlardı. Sürüngen ırk, insan ırkı ile birlikte yaşamak istemedi ve insanları yok etme isteği Galaktik Federasyon tarafından beğenilmedi. Bu yüzden Nibiru Tiamat'taki yaşamı yoketmek üzere görevlendirildi. Tiamat iki parçaya bölünerek yaşam yokedildikten sonra sürüngenler Maldek isminde küçük bir savaş gezegenine geçtiler. Bu gezegeni ileri teknoloji silahlarla donatmışlardı. Tiamat'ın eski yörüngesine yakın bir yerde Nibiru ile Maldek birbiri ile çatışmaya başladı. Nibiru'nun Maldek'e saldırısı sırasında reptoid/dinoid ırkı kendilerini savunmak için çok yoğun nükleer silah kullandılar. Maldek yokoldu ama Nibiru'nun yüzeyi de hasar gördü. Nibiru'nun koruyucu kalkanları iş görmez hale geldi. Yenilen reptoid/dinoid ırktan kalanlar kaçarlarken Venüs ve Mars gezegenindeki adına Hybornea denen başka insan kolonilerinin bulunduğu büyük yerleşim bölgelerini de yokettiler. Reptoid/dinoid ırk bu yıkımdan sonra Güneş Sistemimizi ellerinde kalan gemileriyle terketti. Maldek gezegeninden arta kalan parçalar, Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroid kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu artık biliyorsunuz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular. "944 Hidalgo" ismini verdiğiniz gibi çok eski olanlar artık gaz ve buz materyallerini bitirip kuyruksuz kometler halinde Güneş Sistemindeki periyotlarına devam etmekteler. Her 76.8 yılda bir dünyanızdan gözlenen Halley kuyruklu yıldızı da Tiamat'ın bir parçasıdır. 
Ay'ın kökeni 
Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu, Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu (Ay'ın fiziksel ve elemental yapısı Dünya ile uyuşmamaktadır, yani Ay'ın kökeni Dünya'nın kendisi değildir). Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroid kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti. 
Karbon, silikon, metal, gaz ve buz parçalarından oluşan asteroid kuşağındaki parçalar bugün bir araya gelseler bir gezegeni oluşturacak çoklukta değiller. Ayrıca Jüpiter'in varlığı da bunların bir araya gelip bir gezegen oluşturmasını çekim kuvvetleri sebebiyle engelliyor. Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir 
12 
kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir. Bugün asteroid kuşağını oluşturan irili ufaklı parçaların birbirlerine yakın öbekler oluşturmayıp, birbirlerinden çok uzaklarda bulunduklarını ve bunlardan onbinlercesinin her ay yaklaşık 5000 tane olmak üzere astronomlarınızca kataloglandığını biliyorsunuz. 100 km. çapından büyük olan 220 tanesi dışında 1000 km'lik çapıyla en büyükleri 1801 yılında Sicilya'daki Palermo gözlemevinde Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilen Ceres'tir. Asteroid kuşağını oluşturan bütün parçalar bir araya toplandığında Ay'ın 35'te 1'i kadar bir hacim tutacağı hesaplanmıştır ki bu miktar Ceres'in yaklaşık 3'te 1'idir. Sanılanın aksine çok fazla bir malzemeden oluşmayan bu kuşak, ayrıca uzayın derinliklerine gönderilen uzay araçları (probe) için, kuşağı oluşturan kalıntı parçacıkların birbirlerinin arasındaki mesafeler uzak olduklarından pek bir tehlike arzetmemektedir. 
Güneş Sisteminin Gruplandırılmasında Asteroid Kuşağının Kullanılması 
Günümüzde Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve bir kısmı bir zamanlar Tiamat'a ait olan materyalden ve yokedilen Maldek'in arta kalan parçalarından oluşan asteroid kuşağı sınır alınarak İç Güneş Sistemi ve Dış Güneş Sistemi olarak güneş sistemini gruplandırdınız. Buna göre Güneş ile Asteroid kuşağı arasındaki iç güneş sisteminde sırası ile Merkür, Venüs, Dünya ve Mars olmak üzere 4 gezegen; Asteroid kuşağından itibaren de Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüto ve Nibiru (Marduk) olmak üzere 6 gezegen (dış güneş sistemi) toplam 10 gezegen bugünkü güneş sistemini oluşturdu. Tüm bu olayların sonunda Nibiru (Marduk) 3661 yıllık basık elips şeklindeki yörüngesini takip etmeye başladı. 
Şimdi kısa bir ara vermek ve Galaktik Federasyon hakkında biraz bilgi sunmak istiyorum. 
Galaktik Federasyon 
Galaktik Federasyon, dağılmış durumdaki insan kolonilerini gözlemlemek ve bir arada tutma görevini sürdürecek bir organizasyon ihtiyacıyla oluştu. Böylece evrendeki farklı ırklar arasında haberleşmeye yardımcı olunacak ve barış sağlanacaktı. Sürüngenler ve İnsanlar savaşırken, Evren'de çok fazla çatışma vardı ve bu iki ırk, kaosun sadece bir kısmıydı. 
Galaktik Federasyon, Nibiru'nun yaratılmasından ve Avyon'un yok olmasından önce oluşturuldu. Galaktik Federasyon son derece büyük ve geniştir. Onu açıklayan kitaplar Dünya'daki medyumlara kanalize edilmiştir ama Galaktik Federasyon öylesine büyük ve çok katmanlıdır ki konuyu tamamen açıklayabilmek için bütün bir kütüphane dolusu kitap yazılması gerekir. Özellikle Jelaila'ya okumasını söylediğim ve Sirian kız kardeşimiz Virginia Essene aracılığıyla Dünya'ya kanalize edilmiş "You are Becoming a Galactic Human" adlı kitap bu konuda önemlidir. Jelaila'ya Galaktik Federasyon'u açıklamak konusunda bu kitabı oldukça yararlı buldum. 
Nibiru'nun yaratılması, Galaktik Federasyon'un ilk önemli başarılarından biriydi. Galaktik Federasyon, evrende barışı korumak için bir savaş yıldızının devriye gezmesi gerektiğini biliyordu, lîamat'ın yok edilmesinden önce Sürüngenler ile çok sayıda çatışma yaşanmıştı ama Tiamat'taki Sürüngen kolonilerinin yok edilmesi, Büyük Galaktik Savaş'ın başlamasına neden oldu. 
Bu savaş bütün galakside milyonlarca yıl sürecekti. Çatışmalardan zarar görmeyen tek bir yıldız sistemi bile kalmayacaktı. Söz konusu olan şeyin kutup entegrasyonu olduğunu lütfen unutmayın. Entegrasyonun gerçekleşebilmesi için iki kutbun da deneyimlenmesi gerekir. Büyük Galaktik Savaş, Oyun'un oynanması için mükemmel bir alan sunmuştu. Evrendeki tüm ruhlar, deneyim kazanmak için her iki ırkın üyesi olarak enkarne oluyordu; Avyonianlar da bunların arasındaydı. 
Tiamat'ın Yok Edilmesi 
Nibiru'nun kumandanlığı görevini teslim aldım ve güneş sisteminize doğru yola çıktım. Tiamat, yaklaşık olarak şimdi Dünya'nın bulunduğu yörünge ile aynı yerdeydi. Sadece Güneş'ten biraz daha uzaktı. Güneş sisteminizin on ikinci gezegeni olarak, yörünge kalıbımız böyle olduğu için güneş sisteminize arkadan girdik. Neptün ve Uranüs'ü geçtikten sonra Satürn'e yaklaşırken, onun kütle çekim gücünün bizi Tiamat ile paralel bir pozisyona getirmesi için sürüklemesine izin verdik. Satürn'ün bir 
13 
uydusunu aldık ve onu doğruca Tiamat'ın ortasına gönderdik. Sonra, füzyon jeneratörlerinin bulunduğu pozisyona geldiğinde, bir lazer ışını gönderdik. Işın güç kalkanlarını parçaladı ve Tiamat'taki yaşam yok oldu. 
Bu süre boyunca, Nibiru Konseyi'ndeki rehberlerimle sürekli iletişim içindeydim. Bana normal yörüngemde devam etmem ve güneş sisteminize ulaştığımda işi bitirmem için emir verildi. Bu, Tiamat'ı ikiye bölmem ve üst kısmını yeni bir yörüngeye atmam anlamına geliyordu. 
Dünya Tarihi - Bölüm 1 
M.Ö. 480,000 - M.Ö. 100,000 
480,000 yıl önce Dünya gezegenine geldiğimizde, Lemurianlar, hayvan bedenindeki Sirian ruhlar, Sürüngenler (Tiamat'ın yok edilmesi sırasında yer altına inenler) ve gelişmekte olan İnsan primatları ile karşılaştık. Primatlar, Felineler ve Eterik Sirianlar tarafından gezegen yüzeyine yerleştirilmişti ve biz geldiğimizde, Homo erectus seviyesine ulaşmış durumdaydılar. Zeki, telepatik varlıklardı ve vahşi doğada hayvanlarla uyum içinde yaşıyorlardı; toplumları komün yapısındaydı. 
Ayrıca Asya'da "Yu" (Doğulular) ve "Atlantis" (kızıl ırk) uygarlıklarını da gördük. Bunlar, Hybornea'nın yok edilmesinden sonra gezegeni yeniden kolonileştirmek için Dünya'ya gelen kuzenlerim tarafından başlatılmıştı. Ashen, Yu uygarlığını ve Alta (Atlas) da Atlantis uygarlığını başlatmışlardı. İkisi de Lemuria'nın devamı olarak görülüyordu ve ikisi de, Lemuria'nın ana imparatorluk olarak görev yapacağı konusunda anlaşmışlardı. 
Bu uygarlıkların üçü de Lyra'da beyaz ırklar olarak başlamıştı ama gezegende yerleştikleri bölgelerde iklimle daha iyi uyum sağlayabilmeleri için Felineler'in DNA değişimleri yapüması konusunda tekliflerini kabul etmişlerdi. Kızıl, san ve kahverengi ırk. 
Önemli Not: 
Lütfen 2012 Dünya'nın sonuna inanmayın.